Buhaftalarda bebeğin cinsiyetinin saptanması asıl olarak incelemeyi yapan hekimin tecrübesine bağlıdır.Yine bu haftada down sendromu açısından son derece önemli olan üçlü tarama testi yapılabilir. Bu test için ideal zaman aralığı 16-20. haftalardır. Tecrübeli anne adayları bebeğin ilk hareketini bu haftada hissedebilirler. Gebelikve Epilepsi Epilepsi yani halk arasında sara olarak bilinen ve bayılmayla yaşanan bu rahatsızlık atak durumlarına göre farklılık göstermektedir. Büyük orta ve küçük ataklar halinde olup tedavi edilmemesi durumunda hayatı çekilmez bir hale sokabilir. Devamlı ve düzenli ilaç kullanımı gerektiren bir rahatsızlıktır. Doğru ilaç ve düzenli kullanım durumunda bu 3Trimestri yani; üçüncü 3 aylık dönemde bebeğin 7. aydan 9. aya kadarki gelişimini kapsamaktadır. 7. ayda artık bebeğin tat alma duygusu gelişir. Bu dönemde takriben 33 cm boyundadır ve doğuma kadar 50 cm kadar ulaşır. Kilo ise üç katı daha fazla artar. 8. ayda akciğerleri gelişerek dış dünyaya uyumlu bir hale gelir. Bebeklerzaten anne karnında pekçok dış etkene karşı korumalı bir şekilde büyürler. PUPPP Gebeliğin son 3 ayında ve ilk bebeğini bekleyen ya da çoğul Gebelik yaşayan anne adaylarında daha sık görülen bir durumdur. Kızarıklıklar ilk başta karın çevresinde ve çoğu zaman eğer varsa karın çatlaklarının Annekarnındaki bebeklerin ultrason görüntüleri. Gebelik 5-6. haftaya ulaştığında bebeğiniz artık ultrason ile görülebilir boyutlara gelmiş olmalıdır. 6. haftada ise bebeğin kalp atışları ultrason ile kesin olarak görülebilir. Eğer kullanılan ultrason cihazının doppler özelliği varsa bebeğinizin kalp seslerini de Vay Tiền Online Chuyển Khoản Ngay. Bebeğin anne karnındaki duruş pozisyonu nasıldır? Bebek anne karnındaki amniyon sıvısı sayesinde sürekli olarak hareket halindedir. Anne karnındaki amniyon sıvısı bebeğe rahat hareket edebilme şansı tanır. Bebek, gebeliğin her haftasının yavaş yavaş geçmesiyle beraber doğumun yaklaştığı zamana göre son pozisyonunu almaya yaklaşmasıyla birlikte bebeğin duruş pozisyonu baş aşağı olmalıdır. Bunun sebebi normal bir doğum için bebeğin doğum kanallarına baş aşağı girmesi gerektiğidir. Bazı durumlarda bebekler anne karnında baş aşağı değil de popolarının doğum kanalına baktığı pozisyonu alabilirler. Bu durumda bebek doğum kanalına ters girme riski ile karşı karşıyadır. Bu gibi durumlarda doktor normal doğuma müsaade etmeyebilir. Ancak bu durum nadir karşılaşılan bir durumdur. Bebekler gebeliğin 31. haftasından itibaren doğum için baş aşağı pozisyonunu yavaş yavaş göre bebeğin anne karnındaki duruş pozisyonlarıBebek anne karnında 4. ila 10. hafta arasında çok küçük bir nokta halindedir. Bebeğin ultrason yardımıyla görüntülenmesi ve cinsiyetinin belli olması da 14. ila 20. haftalar arasında olmaktadır. Bu dönemde bebek çok küçük olacağı için anne karnında hareket etme şansı haftayla birlikte bebeğin duruşu makatının doğum kanalına baktığı şekildedir. Cenin pozisyonunda bulunan bebek, gebeliğin ilerlediği her hafta duruş pozisyonunu doğuma göre ayarlamak için değiştirecektir. 31. haftadan itibaren de bebek baş aşağı dönerek olması gereken doğum pozisyonunu alır. Böylelikle doğumun gerçekleşeceği 37. ile 40. haftalar arasına kadar bu şekilde beklemeye adayları bebeklerinin karınlarındaki duruş pozisyonlarını nasıl anlayabilirler?Anne adayları bebeklerinin duruşlarını anlamaları için öncelikle bebeğin tekmelerine dikkat etmeleri gerekir. Bebeğin pozisyon almasına yardımcı olan bu topuk darbeleri anne adayları için bebeklerinin duruş pozisyonları hakkında bilgi sahibi olmalarını adayları ellerini karınlarına dokundurarak sert mi veya yumuşak mı olduğu hissine vararak bebeğin duruşu hakkında bilgi sahibi olabilir. Ancak bunlar tahminidir, bebeğin duruş pozisyonu yalnızca doktor tarafından anlaşılabilir. Unutulmamalıdır ki; bu yöntemler kesin bilgiler vermemektedir. Bebeğin anne karnındaki duruş pozisyonunun kesin olarak anlaşılması için 36. haftada ultrasın görüntülenmesine ihtiyaç anne karnında son duruş şeklini gebeliğin hangi haftasında alır?Bebeğin anne karnındaki duruş pozisyonunda asıl önemli olan 36. haftadan sonrasıdır. Ultrason ile yapılan görüntülemede, 36. haftayla birlikte bebeğin artık doğum için son şeklini aldığı olan ultrason görüntülenmesinde de bebeğin anne karnındaki duruş pozisyonu net olarak incelenerek doğumun nasıl olacağına karar verilecektir. Eğer ki bebek baş aşağı bir pozisyonda duruyorsa normal bir doğum için anne adayının önünde hiçbir engel yoktur. Ancak bebek ters duruyorsa poposu doğum kanalına bakıyorsa bu durum normal doğum için engel teşkil etmektedir. Bebekler anne karnındaki 9 aylık süreçlerinde birçok pozisyonda durabiliyorlar. Doğum öncesinde bazıları bebek açısından riskli olabiliyor. Bu pozisyonları öğrenmeye ne dersiniz? Giriş Tarihi 1039 Son Güncelleme 1504 Minicik kalple başlar her şey. Yavaş elleri, ayakları ve sonunda haftalık bu mucizevi süreçte, gelişimlerini tamamlayıp açmayı bekleyen bebekler anne karnında birçok şekilde durabilirler. Bu duruş şekilleri, 9 aylık sürecin bitmesine yakın dönemde doğumun sağlıklı geçmesi açısından önem kazanır. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu, doğum öncesi duruş şekillerini ve hangi duruşun hangi doğuma uygun olduğunu anlattı. Fetal duruş Bebeğin rahim içerisindeki pozisyonu fetal duruştur. Bu duruş pozisyonunda fetusun rahim ağzına en yakın olan kısmı önde gelen kısım olarak adlandırılır. Bebeklerin yaklaşık yüzde 96'sında önde gelen kısım baştır. Ancak doğumun fizyolojik ve en kolay şekilde gerçekleşebilmesi için başın belirli bir şekilde leğen kemiği içinde durması gerekir. Bu ideal pozisyonda bebeğin en önde gelen kısmı, kafasının arkasındaki çıkıntıdır ve bu çıkıntının annenin ön tarafında olması gerekir. Yani ayakta duran bir kadında bebeğin yüzü arkaya annenin omurgasına bakar durumda olmalıdır. Bu sayede bebeğin başı kemik çatıya mümkün olan en küçük çapı ile girer. Bu pozisyona "Occiput Anterior OA", önde gelen kısma da "vertex" diyoruz. Şayet OA dışındaki gelişler olursa malprezentasyon bunların bazısı normal doğum için uygun değildir. Normal yoldan doğumun gerçekleşebileceği fetal duruş bozukluklarında doğum eylemi normale göre daha yavaş ilerler ve zor doğum söz konusu olabilir. Occiput Posterior OP Doğum sırasında bebeklerin yüzde 95'inden fazlasında önde gelen kısım bebeğin kafasıdır. Baş geliş bebeklerin önemli bir kısmında bebeğin kafasının oksiput adı verilen arka kısmı annenin önüne anterior doğrudur. Eğer bebeğin yüzü annenin karnına yani önüne doğru bakıyorsa bu durumda kafasının arka kısmı, anne adayının sırtına doğru demektir ve buna da "oksioput posterior OP" geliş diyoruz. Başlamış doğum eylemlerinin yaklaşık yüzde 20'sinde başlangıçta bebeğin duruşu OP şeklindedir ve eylem ilerledikçe bebek kafasını çevirerek yüzünü annenin arkasına doğru döner ve doğum kanalından geçmek için uygun pozisyonu alır. Ancak yaklaşık yüzde olguda bu dönüş gerçekleşmez ve bu durum persiste kalıcı OP olarak adlandırılır ve bu en sık görülen fetal duruş bozukluğudur. OP gelişin sakıncakları nelerdir? OP gelişte temel sorun, uygunsuz çaplar ile birlikte bebeğin kemik kısımlarının anne adayının kemik kısımlarıyla yan yana olmasıdır. Kasılmalar sırasında ortaya çıkan basınç, bebeğin kafasını, anne adayının kemik yapılarına doğru iteler. Bu iteleme, annenin belinde oldukça şiddetli ağrılara neden olabilir. Anne adayı kasılmaları sadece bel ağrısı olarak hissedebilir. Bu ağrılar zaman zaman kasılma olmayan dönemlerde de görülebilir. Genel olarak OP pozisyona bağlı olarak gelişen bel ağrıları epidural anesteziden bile çok fazla yarar görmez. Posterior pozisyonda kemik yapılar yan yana olduğundan, bebeğin kafa kemikleriyle doğum kanalına kendini adapte etmesi güçleşir. Bu nedenle doğum eylemi alışılagelenden çok daha uzun sürer. Bebeğin doğum kanalı içinde ilerleyerek inmesi zaman alır. Bebek bu süreç içinde kafasını arkaya çeviremezse tam açıklık sağlandıktan sonra doğuma kadar geçen süre çok uzar. Bebek doğum sırasında yaptığı doğal hareketi olan kafasını arkaya doğru kaldırma hareketini yapamaz. Bebeğin kafasının ilerlememesi durumunda sezaryen gerekliliği ortaya çıkabilir. OP neden olur? Bunun bilinen bir nedeni yoktur. Daha önceden düşünülen, bebeğin zaten OP pozisyonda olduğu ve kafasını öne çevirmekte sorun yaşadığı şeklindeydi. Oysa ultrason eşliğinde yapılan gözlemler bunun doğru olmadığını, eylem başlangıcında normal pozisyonda olan OA bebeklerin eylem sırasında bir hata sonucu kafalarını öne çevirdiklerini göstermiştir. Örneğin 270 baş gelişi gerçekleşen doğumun incelendiği bir araştırmada 25 tane bebek OP olarak doğurtulmuş. Bunların da 17 tanesinin eylem başlamadan önce olması gerektiği gibi, yani OA şeklinde olduğu görülmüştür. Dolayısıyla OP geliş; önceden var olan değil, doğum eylemi sırasında ortaya çıkan bir sorundur. OP için risk faktörleri nelerdir? İlk hamilelik ve doğum olması Annenin 35 yaşından büyük olması Obezite Daha önceden OP doğum öyküsü Hamilelik haftasının 40'ı geçmesi miat aşımı 4000 gramdan büyük bebek OP'nin bulguları nelerdir? Doğum eylemi başlamadan önce bebeğin OP olması bir anlam ifade etmez çünkü eylem sırasında kafasını çevirmesi gereken pozisyonu alma olasılığı çok fazladır. Bazen doğum eylemi süresince muayeneler sırasında doktor bebeğin OP olduğunu anlayabilir. Ancak bu çoğu zaman mümkün olmayabilir. Genelde eylemin beklenilenden uzun sürmesi, bebeğin kafasının inmemesi ve hastanın şiddetli bel ağrılarından yakınmasıyla durumdan kuşkulanılır ve ultrasonla bakılarak tanı konabilir. OP durumunda doğum nasıl olmalı? OP geliş, tek başına bir sezaryen gerekliliği değildir. Ancak eylemin ilerlememesi durumunda normal doğumda çok fazla ısrarcı olunmaması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Yapılan araştırmalarda, normal doğum olarak başlayan eylemlerde acil sezaryene geçiş oranları OP geliş olan bebeklerde yaklaşık 3 kat daha fazladır. Benzer şekilde vakum ya da forseps takılması, geniş epizyotomi gerekmesi gibi operatif vajinal doğum oranları da OA bebeklere göre yaklaşık 2 kat fazla görülür. Epizyo açılsa bile makata kadar uzayan yırtıkların görülme riski normalden daha fazladır. Yine bu bebeklerde doğumda birkaç kez vakum takılıp, bebeğin çıkmaması nedeniyle acil sezaryene geçiş oranları da OA geliş olan bebeklere göre oldukça fazladır. Makat geliş Hamileliğiniz süresince bebeğiniz sürekli hareket halindedir. Erken dönemlerde bebekle içinde yüzdüğü sıvı karşılaştırıldığında sıvı daha büyük yer tutar. Bu nedenle bebek rahim içerisinde sürekli dönebilir, yer değiştirebilir ve bebek her türlü pozisyonda olabilir. Bebek ve rahmin şekli genelde bebeğin duruşunu belirler. Hamileliğiniz ilerledikçe bebeğinizin eğilimi baş aşağı durmak şeklindedir. Miada yaklaştıkça ve doğum anında bebeklerin çok büyük bir kısmı yaklaşık yüzde 96'sı başlarıyla doğarlar. Yani bebeklerin yüzde 96'sı baş geliştir ve doğum sırasında ilk önce başları çıkar. Yüzde 3-4 bebek ise rahim içinde ters durmayı tercih eder. Bu bebeklerde kafa yukarıda popo ise aşağıdadır. Bu durum makat geliş olarak adlandırılır. Doğum eyleminiz başladığında bebeğinizin önde gelen kısmı son derece önemlidir. Çünkü başıyla gelmeyen bir bebeğin doğumu her zaman zor ve risklidir. Hatta bazı durumlarda normal doğum olanaksızdır. Bebeğinizin en geniş kısmı kafasıdır. Makat doğumda kafa en son doğan bölümdür. Daha küçük ve kıvrılabilir kısımlar olan ayak, gövde ve kollar rahim ağzınız daha tam olarak açılmadan rahim dışına çıkabilir, yani doğabilir. Böyle bir durumda ise arkadan gelen kafa içeride sıkışabilir. Bu nedenle bebek çok zorlanabilir, zarar görebilir hatta hayatını kaybedebilir. Makat geliş için uygun doğum şekli ne olmalı? Normal doğum yapmayı isteyen ve buna motive olmuş bir anne adayı için bebeğinin ters olması üzücü bir durumdur. Ancak böyle bir bebeğin doğum kanalından geçmesi çok risklidir. Yapılan çalışmalarda makat doğumlarda bebeğin kaybedilme oranının 2-4 kat fazla olduğu saptanmıştır. Normalde bebeğin en geniş ve sert kısmı olan kafası doğum kasılmaları sırasında doğum kanalındaki yumuşak dokuları ve bağları gererek gevşemelerini sağlar. Bebeklerin kafa eklemleri erişkinlerdeki gibi sabit değildir ve kemikler birbiri üzerinde kayabilir. Bu sayede bebeğin kafası, doğum eylemi ilerlerken şekil değiştirerek kendisini doğum kanalına uydurur. Buna "molding" diyoruz. Makat doğumda ise kafa arkadan geldiği için molding şansı yoktur. Bebeğin gövdesi doğduktan sonra rahim ağzı, bebeğin boynunu sıkarak oksijenlenmesini bozabilir ve kalıcı hasarlara hatta ölümüne neden olabilir. Bu nedenlerle makat gelişlerde önerilen doğum şekli sezaryendir. Makat gelişte normal doğum şansı yok mudur? Makat gelişlerde normal doğum yapılacaksa bebek anne karnındayken doktor bebeği döndürebilir. Bu işlemin başarılı olma şansı yüzde 50 civarındadır. Bazı doktorlar bebeklerin yüzde 70'ini döndürdüklerini iddia ederler. Bu bilgiler gerçekte teorik ve tarihsel öneme sahip bilgilerdir. Makat gelen bebeklerin yüzde 80'inin vajinal yolla doğrulduğu 1960 ve 70'li yıllarda çokça uygulanan bir işlemken, çok fazla bebeğin kaybedilmesi nedeniyle zaman içerisinde terk edilmiş bir uygulamadır. Ancak riskli olmasına karşın makat gelişlerde bazı şartlar sağlandığı takdirde normal doğum denenebilir. Bu şartlar şunlardır Yan geliş Bebeğin anne karnında yan durmasıdır. Genelde önde gelen kısım omuzdur. Yüzde vakada rastlanır. Normal yoldan doğma şansı yoktur. 37 haftadan önce saptanırsa dışarıdan bebeği döndürmek denenebilir, ancak son yıllarda terk edilen bir yaklaşımdır. Bileşik geliş Muayenede birden fazla kısmın önde geldiği durumlardır. En sık baş ve el bir arada görülür. Doğum normal seyrine bırakılır. Sıklıkla bebek elini çeker ve vertex geliş baş gelişi olarak doğar. Hazırlayan Başak DOĞRU 1 Anne karnındaki bebeğin cinsiyeti nasıl anlaşılır bebeğin cinsiyeti nasıl anlaşılır anne karnındaki bebeğin cinsiyeti anne karnında karnında bebegin bebek nasıl anlaşılır Elbette ki, evladın kızı, erkeği fark etmez. Evlat can yoncasıdır Zira gönül ister ki, kızın da, erkeğin de, sevgisini tatsın Sevgili Melek'ler, bu yazımızda anne karnında ki bebeğin cinsiyeti nasıl anlaşılıyor, öğreniyoruz Anne ve babalar gebelikte cinsiyet tespiti konusunda oldukça heyecanlı davranabiliyorlar Fakat herşeyden önce sizin için belirtmemiz gereken şey çocuğunuzun cinsiyetinden çok sağlıklı olup olmamasıdır Bebeğin Cinsiyeti Ne Zaman Belli Olur? Bebeğin cinsiyetinin anlaşılabilmesi için genital bölgeye doktorun özel cihazlar ile bakmasıyla tespit edilebiliyor Anne karnında cinsiyet tespiti çok karmaşık bir konuda değildir fakat kimi zaman bazı karışıklıkları da beraberinde getirebilir Genital bölgeye bakan doktor çocuğun pipi bölgesini görebiliyorsa çocuk erkekdir, alttan bakıldığında pipi görünmüyorsa bebek kız çocuğudur Fakat anne karnında bebek hareketleri kaynaklı olarak bazı sorunlar olabilir… Anne ile çocuk arasındaki bağ olarak ifade edebileceğimiz kordon kimi zaman pipi sanılmakta ve çocuk anne karnında erkekten kıza döndü falan gibi toplumsal yanılgılara yol açabiliyor Hamileliğin 3ayı Hamileliğin 3ayının sonu ile 4ayının başında çocuğun cinsiyeti rahatlıkla tespit edilebilir - 1730 Güncelleme - 1736 Ana rahmine düştükten sonra 40 hafta boyunca gelişimini sürdürerek yeni dünyaya uyum sağlamaya çalışan bebeklerin evrelerini tanıyalım. Gebelik süresi ortalama 40 haftadır. Bebeğin gelişimi ve gebeliğin fizyolojisi bakımından bu süreyi 3 bölümde incelemek bölümlerin her biri 3'er aylık dönemlerdir ve sırasıyla 1. 2. ve 3. trimestri diye adlandırılır. ilk 3 aylık dönem Döllenmeden yaklaşık 1 ay sonra embriyo içinde basit bir kan deveran sistemi çalışmaya başlar. Spinal kord omuriliğin ilk taslağı kapalı ve embriyo yaklaşık 4 mm uzunluğundadır. sonunda kalbin kapakçıkları ve dört odacığı oluşur ve çalışır hale ultrasonografi ile kalp sesleri duyulmaya sırada sinir sistemi de gelişmeye başladığından motor aktivite de başlar. 3. ayda fetus hareket edebilir hale bacaklarını ve kollarını oynatmaya başlar. sonunda yaklaşık 21 yani bir mektup zarfı ağırlığındadır. Uterus içinde gestasyonel sac ve 9 mm boyundaki 6 w lık normal seyirli gebelik ; 8 haftalık gebelikte yolk sac,kol ve bacak taslakları rahatlıkla görülebiliyor ;Fetal kalp sesi gelişen teknoloji ile birlikte 6-7. haftalardan itibaren büyüdüğünde ultrasonografide kalp hareketleri de gözle görülür hale gelir. ikinci 3 aylık dönem 4. ayın ortalarına doğru fetüs yaklaşık 15 cm uzunluğuna ve bacaklar,tırnaklarıyla birlikte,artık tamamen çıkmaya başladığında sese karşı reaksiyon içinde boyu 30 cm ye kadar kulak yapısal olarak çalışmaya uygun hale yakalayama kabiliyetini kazanmıştır. fetus,yüz yavaş yavaş şekillenmiş,özellikle alın,göz çukurluğu ve burun fark edildiğinde sol elini ağzına götürmüş olduğu fark edilebilir. 16. haftadaki fetüsün yüzü yaklaşık olarak 4 cm kadar yüz net olarak görülebilmektedir. İkinci trimestri de fetal ön kolda, ulnar ve radial arterlerdeki kan akımının renkli doppler ultrasonografide görünümü ; Sıvı hareketini algılayabilen ileri teknoloji ultrasonlarla fetusun idrar yapışı miksiyon yakalanabilir ; 20 haftalık fetus. Fetal kardiak sistem,akciğerler,karaciğer,böbrekler,sindirim sistemi ve genital organlar gibi tüm sistemler büyük oranda değerlendirilebilmektedir. üçüncü 3 aylık dönem Tat alma duyusu oluşmuştur. Bu dönemde yaklaşık olarak 33 cm kadar olan boy daha da artarak doğuma kadar 50 cm civarına kadar ise 3 kat kadar ay içinde akciğerler gelişimini tamamlar ve dış dünyaya uyum sağlayabilecek yetiye sahip gün önce ya da sonra da olabilmekle birlikte ortalama 40. haftada doğum gerçekleşir...Küçük insan yeni dünyaya merhaba der... 1 ay Henüz anne rahmine yeni yerleşme sürecidir. Anne rahmi ile gebelik arasında damarsal bağlantı başlamıştır. Bebeğin baş ve organları henüz taslak halindedir. Sinir sistemi gelişmeye başlamıştır. Bebek 10-12 mm kadar uzunluktadır. 2 ay Organogenez olarak adlandırılan organların teşekkül devresidir. Tüm organlar taslak halindedir. Bu devrede dış etkenlere maruz kalınırsa bebekte zarar meydana gelme ihtimali olan devredir. Kalp ve temel damar sistemi oluşmuş ve 5 haftada kalp atmaya organlar ve özellikle mide barsak sistemi gelişir. El ve ayaklar büyümeye başlar. Dış üreme organları teşekkül eder. Bebek 25 mm uzunluktadır. 3 -4 ay Minyatür bir insan şeklini almış olan bebekte dış organlar teşekkül etmiştir. Kemikleşme başlamıştır. Kafa hızla gelişmektedir. Omurga son şeklini almaktadır. Mide barsak sistemi çalışmaya başlar. 3 ay sonunda omurga da kapanır. Bebek yaklaşık cm uzunluktadır. 5 - 6 ay Annedeki Değişiklikler Hamilelik hormonları dişetlerinin şişmesine ve iltihaplanmasına yol açarak kolayca kanamasına neden olur. Dişlerinizi düzenli ve yumuşak hareketlerle yumuşak diş fırçasıyla fırçalayın ve iple temizleyin Hamileliğin bu döneminde bu çatlakların görülmesi tipiktir doğumdan sonra solarak gümüş beyaz renge dönüşür tamamen kaybolmayabilir. Gerilmeye bağlı karında kaşıntı ışığa karşı duyarlılık oluşabilir. Hamilelikte görülebilen bir belirtidir. Bebeğinizdeki değişiklikler Bebeğiniz artık minyatür bir bebek görünümündedir dudakları daha belirgindir gözleri gelişmiştir. Gözlerini açıp kapayabilir kaşlarını çatabilir yan bakabilir ve sesleri duyabilir. Karnınıza ışık kaynağı yöneltilirse bebeğiniz başını bazı solunum hareketlerini yapmaya başlar ama akciğerlerinde henüz hava ve ayak parmak izleri şekillenmeye hıçkırabilir hareketlerini hissedebilirsiniz. Bebeğiniz karın muayenesinde hissedilebilecek kadar hala kırmızı ve sıvısı yaklaşık 4 saatte kendini yeniler bebeğin ısını düzenler ve darbelerden ölçüleri boyu 28-35 cm civarında ağırlığı 700-900 g civarındadır. 7 ay Annedeki değişiklikler Kilonuz hızla artar çünkü bebeğin en fazla büyüme periyodu Bedeninizdeki değişimler hızlanmıştır rahim göğüs kafesine yaklaşmıştır bu nedenle zaman zaman nefes darlığınız hareketleri belirginleşmiştir dışarıdan krampları sırt ağrısı varis basur gibi rahatsızlıklar olabilir. Dik durmanız bacaklarınızı dinlendirmeniz ve yüzme yanması hazımsızlık şişkinlik olabilir. Beyaz vajinal akıntı giderek gitme hissi yaşayabilirsiniz. Bebeğinizdeki değişiklikler Bebeğinizin hareketlerini daha sık ve şiddetli hissedeceksiniz eşiniz elini karnınıza koyunca kırmızı ve ve sinir sistemi hızla gelişir kalp atışı karnınıza kulak dayayınca ve uyanma zamanları başparmağını testisleri skrotuma doğru aşağıya hareket eder. Bazen doğum sonrasında da testisleri inmemiş olabilir üzülmeyin genellikle 1. yaştan önce testisler skrotuma üretimini dalağın yerine kemik iliği yapmaya gaz değişimini sağlayacak doğarsa prematür olarak yoğun bakımda boyu yaklaşık 35 cm civarında ağırlığı yaklaşık 1300-1500 g civarındadır. 8 ay Bebekte hızlı kilo aldığı devre başlar. Ortalama 200 ile 250 gr arasında kilo artışı saptanır. Erkek bebeklerde testisler torbalara inmeye başlar. Akciğer gelişimi hızlanır. Normal hayata adaptasyon süreci başlamıştır. 2000 gr civarında ağırlığa ulaşır. 9 ay Bebeğin tüm organları gelişmiş ve doğum için hazırdır. Akciğerleri nefes almak için gerekli olgunluk sürecini geçirmiştir. Kalbinde sağ ve sol kulakçık arasında delik doğumdan sonra kapanacak. Aynı şekilde akciğer atardamar ve ana damaraorta arasındaki açık kanal doğumdan sonra kapanacak. Bu devrede önde gelen baş ise doğum kanalına yerleşmiştir. Anne karnında bebek ölümlerine çok sık rastlanmadığını söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. İbrahim Sözen, “Bu tip vakalar bebeğe, anneye ve plasentaya bağlı üç ana nedenden kaynaklanır. Öncelikle hamile kadınların gönlü ferah olsun, anne karnında bebek ölümlerine çok sık rastlanmıyor. Bin bebekten sadece 5’i doğmadan ölüyor. Onların da yarıdan fazlası ilk aylarda... “9 aylık bebek ölümü çok nadirdir” diyen Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. İbrahim Sözen, bu tip vakaların bebeğe, anneye ve plasentaya’ bağlı üç ana sebepten kaynaklanabileceğini söylüyor. “Dün konuştuğumuz kordon düğümlenmesi plasentadan kaynaklanıyor. Bunun dışında bebekte bir anomali olabilir, sözgelimi bir kalp sorunu. Ya da anneden kaynaklı bir sebep olabilir, söz gelimi yüksek tansiyon gibi” diyen Sözen’in hamile kadınlara önerisi, hamilelik öncesinde ve hamilelik döneminde gerekli tıbbi tetkikleri yaptırmaları... Bu tetkikler, beklenmedik pek çok soruna çözüm getirebilir. Zira onbin bebekten 6’sının ölümüne neden olan kordon düğümlenmesinin çaresi yok. Ama diğerlerinin var... Kısacası, anne adayları, ne normal hayatlarından taviz verip inzivaya çekilmeli ne de panik içinde yaşamalı... Tek yapacakları doktorların uyarılarını dikkate almaları... HAMİLE KALMADAN 2 AY ÖNCE FOLİK ASİT ALIMINA BAŞLANMALI Hocam dün Seren Serengil’in bebeğinin ölümüne neden olduğu söylenen kordon düğümlenmesi’ üzerine konuşmuştuk. Peki ya diğer nedenler? Anne karnında bebek ölümünün üç ana nedeni var. Birincisi bebeğe, ikincisi plasentaya, üçüncüsü de anneye ait nedenler. Bebeğe ait nedenlerin başında, bebeğin majör bir doğumsal anomalisi olması geliyor... Yani... Bebeğin herhangi bir sendromla örneğin kalpte bir doğumsal kapakçık anomalisi olabilir, hidrosefali dediğimiz beyinde su birikmesi olabilir... Biraz açabilir misiniz? Beyin boşluklarında beyin omurilik sıvısının normalden fazla basınçla birikmesidir hidrosefali. Bebekte zeka geriliğine sebep olabilir. Bunun dışında bebeğe bağlı olarak down sendromu ve benzer kromozomal bozukluklar olabilir. Bu doğumsal anomalilerden en sık görülenlerden biri spina bifida’ adını verdiğimiz bir bozukluk. Hocam kısaca açıklayabilir miyiz bu hastalığı? Sırtta, omurga üzerinde derinin bir bölümü tam kapanmıyor. Ve küçük bir açıklık kalıyor. Dairesel bir açıklık, bir delik... Ve bu delikten dışarıya omurliliğin bir kısmı fıtıklaşarak çıkıyor. Bu bebeklerin bir kısmı anne karnında ölüyor. Ki bu oluşmasın diye anne adaylarına hamile kalmadan 2-3 ay önce günde 400 mikrogram folik asit alımına başlamalarını öneriyoruz. Gerçekten oluşum riskini azaltıyor. Bu bozukluklar önlenemiyor mu peki? Bütün bu bahsettiğimiz yapısal anomoliler arasında spina bifida önlenebilir bir bozukluk. 1999’da Amerika’da yayınlanan bir çalışmada tüm bebek ölümlerinin üçte birinin bu yapısal anomalilerden kaynaklandığı bulundu. Bunlar içinde down sendromu ve benzer kromozom bozuklukları gebeliğin 11. ve 14. haftaları arasında yaptığımız ikili test ve ense kalınlığı ölçümü sayesinde ortaya çıkarılabilmekte. Bu testlerde yüksek risk taşıdığı ortaya çıkan anne adaylarına amniosentez yapılmasını öneriyoruz. Burada bebeğin kesesinden, yani çevresindeki sudan alınan çok küçük bir örnek kromozomlar açısından inceleniyor ve ciddi bir kromozom bozukluğu varsa bu yüzde 100 olarak ortaya çıkartılabiliyor. Bu da anne ve baba adaylarına hamileliği sonlandırma seçeneği sunuyor. Bu bahsettiklerimiz yapısal anormallikler. Bebeğe ait nedenler arasında ikinci sırada bebeğin anne karnı içinde geçirdiği enfeksiyonlar yer alıyor. Bunlar da bebek ölümlerine neden olabiliyor. Yine birçok çalışma var bu konuda. Anne karnında ölü doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 6’sının enfeksiyon nedeniyle öldüğü düşünülüyor. FRENGİ MİKROBU DA BEBEĞİN ÖLMESİNE NEDEN OLABİLİYOR Ne tür enfeksiyonlar olabilir bunlar peki? En önemli nedenlerden biri cinsel yolla bulaşan frengidir. Kızamıkçık, su çiceği, CMV dediğimiz bir virüs ile Parvo Virüs B19 ve bir de Listeriosis... Bu tür virüsler mesela frengi ne yapıyor da bebeği öldürüyor? Her türlü enfeksiyon bebekte kalp atışlarını durduracak bir patolojiyi yaratabiliyor. Her türlü enfeksiyonda bebeğin kan akımının geldiği plasentasının içindeki damarlar, yani bebeğin beslendiği damarlar artık bebeğe gereken kan akımını götüremeyecek kadar harap oluyorlar. Bütün ölü doğumların yüzde 25 ila 40’ı ise fetal, yani bebeğe bağlı nedenlerden oluyor. Kan uyuşmazlığı nasıl oluyor? Kan uyuşmazlığı da bebeğin ölümüne neden olur mu? Kan uyuşmazlığı da bir fetal nedendir. Kan uyuşmazlığına bağlı fetal hidrops söz konusu olabilir. Burada temel patoloji kan grubu Rh negatif olan kadın ile kan grubu Rh pozitif olan babanın çocuğunun kanı eğer RH pozitif olarak gelişmişse gebelik süresince çocuğun kanı annenin kanına geçecektir ve annenin kanı çocuğun Rh pozitif olan kanına karşı antikor geliştirecektir. Antikor nedir? Bağışıklık sistemimizin vücuda giren yabancı hücreleri ortadan kaldırmak için ürettiği savaşçı hücrelerdir. Normalde bizi korumak için düzenlenmiş bir sistem. Ancak bu durumda ilk gebelikte değil ama ikinci gebelikte oluşmuş olan bu antikorlar Rh pozitif olan bebeğin kan hücrelerine onları yabancı olarak algılayarak hücüm ederler. Ve bebeğin kansız kalmasına yol açarlar. Bu da bebeğin ölmesine kadar gidebilecek bir dizi soruna yol açar. O zaman ne yapmak lazım? Bu riski ortadan kaldırmak için Rh negatif kana sahip olan anne adaylarına gebeliğin 28. haftasında rhogam enjeksiyonu yapıyoruz. Doğumdan sonra da bebeğin kanı Rh pozitifse bu enjeksiyonu doğumu izleyen ilk 48 saat içinde tekrarlıyoruz. Böylelikle anennin kanında yukarda sözü edilen yabancı hücrelere saldırmayı amaçlayan antikor üretimini durdurmuş oluyoruz. Kan uyuşmazlığı sık görülür mü? Tabii... Ama düzenli kontrol yaptıran hamilelerde önünü alabiliyoruz. Hamilelik boyunca tansiyon, 14’e 9’un altında olmalıdır Peki plasentaya ait anormallikler nedeniyle olan ölü doğumlar... Bunlar da ölü doğumların yaklaşık yüzde 25 ila 35’ini oluşturmakta. Burada da birinci neden plasentanın yapıştığı rahim duvarından erken ayrılmasıdır. Bu, en sık görülen anne karnı içinde ölüm nedenidir. Yani plasentanın yapıştığı rahim duvarından erken ayrılması... Bütün ölü doğumların yüzde 14’ü bu nedenledir. Plasentanın ayrılmasının en büyük nedenlerinden biri de kontrol edilememiş yüksek tansiyondur. Bununla beraber halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinen pre-eklapmsi de önemli bir neden. Burada da yüksek tansiyona eşlik eden bütün vücudun ödemle şişmesi ve idrarda protein çıkması sözkonusu. Normalde, proteinin idrarda hiç olmaması gerekir. Yüksek tansiyondan kastınız nedir? Tabii ki normali 12’ye 8 civarıdır... Ama 14’e 9’un üstü bizim için ciddi riskler içermektedir. Tansiyon ve sadece bacakları değil elleri ve yüzü de şişmiş gebe kadınlarda, bir de idrarda protein bulunuyorsa biz pre-eklampsi teşhisi koyuyoruz. Ve kadını hemen doğuma alıyoruz. Çünkü bu kadınlarda plasentadaki damarların pıhtılarla tıkanması ve bebeğe giden kan akımının ciddi miktarda azalması söz konusudur. Bir diğer mekanizma da yine plasentada bebeğe kan götüren damarların ciddi şekilde vazospazm dediğimiz, damarların spazm şeklinde kasılarak daralması söz konusudur. Bu iki mekanizma sonucunda da bebeğin kan ve oksijen almasındaki azalma bebeği ölüme kadar götürebilir. Bu nedenle özellikle hamileliğin son haftalarındaki pre-eklampsi hamileliğin son haftalarının hastalığıdır, gebe kadınların tansiyonları çok sık ve dikkatli bir şekilde ölçülmelidir. Bu yüzden hamile kadınların bacakta beklenen doğal ödem ve şişliklerin dışında elinde ve yüzlerinde aşırı bir şişme olup olmadığına dikkat edilmelidir. En ufak bir şüphe varsa idrarda protein ve diğer birtakım kan testleriyle pre-eklampsi var mı, yok mu diye bakılmalıdır. Bu gebeliğin en önemli hastalığıdır. Ölü doğumların yüzde 5’ine ise, anne ile plasenta arasındaki damarlardaki kanama da neden olabilir. Bu da daha çok annenin ciddi bir fiziksel travma geçirmesi nedeniyle olabilir. Örneğin kadın bir darbe aldı ya da düştü diyelim. Bunun gibi fiziksel travmalarda da, kanama sonucu bebeğe yeteri kadar oksijen gitmeyince ölümler söz konusu olabilir. DİYABETE DİKKAT! Peki ya anneye bağlı nedenler? Bunlarda en önemli üç neden bir diyabet, iki yüksek tansiyon, üç antifosfolipit sendromu. Annede yüksek tansiyon ve diyabet bütün ölü doğumların yüzde 5 ila 8’inden sorumludur. Bu nedenle annenin tansiyonu tüm gebelik boyunca yakından izlenilmeli. Ve tansiyon normal sınırlarda, yani büyük 14’ü, küçük 9’u geçmeyecek şekilde olmalıdır. Diyabet konusunda da iki şey söz konusu. Zaten diyabeti olan kadınların hamile kalmaları durumunda hamilelik boyunca bebek açısından bir risk var. Onlar zaten takip edilmeli. İkincisi de geçmişte diyabeti olmayan ama hamilelik sırasında diyabeti ortaya çıkan kadınlar var... Bunların ortaya çıkartılması için de hamileliğin 26 ila 28’inci haftalarında şeker yükleme testi yapılmalı. Hamileliğe bağlı gelişen bir diyabet var mı anlamak için. Eğer çıkarsa önce diyetle eğer kontrol altına alınamıyorsa ilaç yardımıyla kan şekeri düzeylerinin kabul edilebilir sınırlarda olmasına özen gösterilmeli. Şeker ne düzeyde olmalı? Bu da açlık kan şekerinin 95’in altında, yemeklerden iki saat sonraki tokluk kan şekerinin de 120’nin altında olmasıyla sağlanabilir. Anneye bağlı bir üçüncü neden de antifosfolipit sendromudur. Bu sendromda annede doğuştan varolan birtakım yukarda da bahsettiğimiz antikorlar söz konusudur. Bu antikorlar plasenta damarlarına hücum ederek, bu damarlarda harabiyete ve dolayısıyla plasentada enfaktüse yani kansızlıktan kaynaklanan doku ölümüne neden olurlar. Bu daha çok tekrarlayan düşükleri olan anne adaylarında gözlenen bir durumdur. Çok basit kan testleriyle teşhis koymak mümkündür. Bu teşhise sahip kadınlar gebelikleri boyunca aspirin veya heparin gibi kan sulandırıcı tedaviye ihtiyaç duyarlar. Devlet kanser ilacının parasını ödemeyecek Maliye Bakanlığı 2006 Yılı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği’nde yaptığı değişiklikle, 35 kalem ilacı daha geri ödeme listesinden çıkardı. Böylece ödeme listesinden çıkarılan ilaç sayısı 141’e yükseldi. Listeden çıkarılan ilaçlar arasında, kemo terapi sırasında kanserli hastaya vücut savunmasını korumak için verilen “Nupogen” isimli ilaç ile görüntüleme yöntemlerinde kullanılan, tomografi ve MR çekilirken verilen “Ultravist” ve pek çok vitamin de var. BU İLACIN FAZLA ALTERNATİFİ YOK Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Altan Ayaz, “Bu ilaç kullanılmazsa vücut savunmasız kalır. Hastayı enfeksiyondan ölüme terk etmek demektir bu. Buna benzer başka ilaçlar var ama bunun gibi iyi değiller. Piyasada fazla alternatifi yok” diyerek karara karşı çıktı. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Başkanı Nurten Saydan ise, “Bu listeler hazırlanırken eczacı ve doktorların da görüşlerinin alınması, uygulamada bu tip sorunların yaşanmasını en aza indirecektir” dedi. DİYET ŞARTLI OBEZİTE İLACI Son değişiklikle 99 kalem ilaç da listeye eklendi. Bedeli ödenecek ilaçlar listesinde 79 kalem ilaç ise yeniden düzenlendi. Yeni düzenlemeye göre, obezite tedavisinde kullanılan “orlistat” ve “sibutramin” etken maddeli ilaçlar, 3 ay süreli sağlık kurulu raporuna dayanılarak yazılabilecek. Raporun fotokopisi reçeteye eklenecek ve şu koşullar aranacak * Daha önce 4 ardışık hafta boyunca yalnızca diyetle en az kilogramlık bir kilo kaybı olacak, * Obez hastalarda vücut kitle indeksi 40 kg/metrekareden büyük ya da eşit olacak, * Bu grup ilaçlardan aynı anda sadece biri kullanılacak. İlk 3 ay süresince hastaların kontrolü her ay yapılırken, ilaçlar birer aylık verilecek. 12 haftalık tedavi sonunda hastanın başlangıçtaki vücut ağırlığının en az yüzde 5’ini kaybetmesi halinde tedavinin devamına karar verilirse, yeni bir rapor daha düzenlenerek tedavi 3’er aylık sürelerle uzatılabilecek. 12 hafta sonunda vücut ağırlığının en az yüzde 5’inin kaybedilmemesi halinde tedavi kesilecek. Daha önce geri ödeme listesinden çıkarılan Reductil ve Xenical adlı ilaçlar bu koşullar dahilinde yeniden ödenecek. ÇOCUK ŞURUBU LİSTEYE ALINDI Çocuklarda üst solunum yolları dekonjestanı olarak kullanılan şuruplar “balgam söktürücü gibi algılanarak” 4 Temmuz tarihli genelgeyle geri ödeme kapsamından çıkarılmıştı. Ancak son düzenlemeyle tekrar listeye alındı. Hepatit-B hastalarından karaciğer nakli olanlarda enfeksiyona karşı kullanılan Hepatit B immunglobulin de belirli dozlarda geri ödenecek. Psikiyatrik hastalarda kullanımı onaylı sara ilaçları, bu tanılarda psikiyatri uzmanlarınca reçete edilebilecek. Bu ilaç, psikiyatri uzmanın da yer aldığı kurul raporu bulunması halinde ise tüm hekimler tarafından yazılabilecek. LİSTEDEN ÇIKARILAN İLAÇLAR Bemiks-C, Benexol, Betadine Gargara, Bevitin-C, Biokadin Gargara, C-Plan, Dapta-12 Damla, Ephynal Amp, Ester-Vit, Heksoral Gargara, Hekzoton Gargara, Kombevit-C, Mefoxin, Natabec, Neupogen, Pariet, Polivit-C, Polybion Amp, Redoxon Junior çiğneme tablet, Reminyl, Seralin, Sermion, Tonodex Şurup, Ultravist, Univıt Şurup. Voltaren’de felç riski İngiltere'deki New Castle Üniversitesi araştırmacıları dünyada en çok kullanılan ağrı kesici ilaçlardan biri olan Voltaren’in kalp krizi ve felce neden olabileceğini öne sürdü. Amerikan Tıp Birliği Dergisi’nde de Journal of American Medical Association yayımlanan araştırmada bilimadamları, ağrı kesici kullanan 1,5 milyon insanın kayıtlarını inceledi. Voltaren’in içinde bulunan ’dicolfenac’adlı etken maddenin kalp krizi ve felç riskini yüzde 40’lara varan oranda artırabileceği sonucuna varıldı. Bilim adamları kalp hastalıkları riski taşıyanları özellikle uyarıyor. Kaynak Journal of American Medical Journal Yeşil çay kalbe faydalı Yeşil çayın kalp hastalıklarına karşı önleyici özelliği olup olmadığı son birkaç yıldır sürekli tartışılıyor. ABD’nin tıp otoritesi FDA, geçen aylarda yayınladığı bir raporda, bu moda içeceğin sanılanın aksine kalbe hiçbir yararı olmadığını açıklamıştı. Ancak buna cevap Japon bilim adamlarından geldi. Japonya’daki Tohoku Üniversitesi uzmanlarının Amerikan Tıp Kurumu Dergisi’nde yayınlanan araştırmasına göre ise, günde 5 veya daha fazla fincan yeşil çay içmenin kalp krizine karşı koruduğu iddia edildi. Japon uzmanların 40 bin 530 yetişkinin üzerinde yaptığı araştırmaya göre, günde 5 bardak ve daha fazla yeşil çay içmek kalp hastalıklarından ölme riskini erkeklerde yüzde 26, kadınlarda ise yüzde 31 oranında azaltıyor. n Kaynak BBC Kanserde umut koşusu’ Kanada Büyükelçiliği ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun işbirliğiyle 1994’ten bu yana düzenlenen “Terry Fox Umut Koşusu” 17 Eylül’de İTÜ Ayazağa kampüsünde yapılacak. Etkinliğe katılım için kayıt saat 11’de başlayacak. Saat 12’de ise kampüs çevresinde 8 km yardım koşusu yapılacak. Kanadalı Terry Fox, 1977 yılında henüz 18 yaşındayken Fox kemik kanserine yakalandı. Kanser araştırmalarına destek amacıyla koşmaya karar veren Fox, ilk kez 12 Nisan 1980’de “Umut Koşusu”na başladı. Fox o sırada hastalığı nedeniyle bir bacağını kaybetmişti. Buna rağmen 143 gün boyunca günde 42 km koşmayı başardı. 1981’de ölümünden sonra bir efsaneye dönüşen Fox anısına birçok ülkede umut koşusu düzenleniyor ve sağlanan gelir kanser araştırmalarına harcanıyor. YARIN Kanser sorularına bugün de ara verdik. Yarın yine Dr. İbrahim Sözen’le konuşmaya devam ediyoruz... Vatan Mine ŞENOCAKLI

9 ayda bebeğin anne karnında duruşu