Bronşitte ve astımda tedavi edici özelliği ile bilinir. * Migren, sinir hastalıkları, baş ağrısı, baş dönmesi, sinüzit ve kan dolaşımında, kalp damarları daralmalarında, kramplarında, dolaşım sistemi *hastalıklarında ve yüksek tansiyonda faydalı olduğu bilinmektedir. DolaşımSistemi İle İlgili Yan Etkiler. Dolgu uygulamalarında uygulama alanında arter ve vanöz sistemde gelişen yan etkiler dolgu maddelerinin en ciddi yan etkileridir. Riskli damarların olduğu göz çvresi gibi bölgelerde dolgu uygulaması sırasında iğne kemik üzerinde periosta olacak şekilde uygulanmalıdır. Vücuttakiödem; böbrek hastalıkları, dolaşım sistemi ve lenf sistemi problemleri kaynaklı meydana gelebilir. İlaçların yan etkisi: Alt bacakta meydana gelen şişliklerin en yaygın sebeplerinden birisi de hormon enfeksiyonları, streoid ve antibiyotik gibi ilaçların yan etki göstermesidir. Bitkisel ürünlerle artık kanserin birçok çeşidinden, diyabet, dolaşım sistemi hastalıkları, viral ve bakteriyel enfeksiyonların tadavisi, vb. sağlık problemlerinin yanında estetik ve kozmetik alanlarında da kullanılan gıda takviyeleri ile daha hızlı ve yan etkilerden daha az oranda etkilenmek mümkün olmaktadır. ŞİFALI SULARIN TEDAVİ ETKİLERİ Demirli sular : Kanda mevcut demir oranını düzenler ve zayıflığı giderir, romatizmal hastalıklara iyi gelir.Arsenikli sular : Bünyesel zayıflığı giderir, organizmayı güçlendirir.İyotlu sular : Solunum yolları rahatsızlıklarına iyi gelir, kalp-dolaşım rahatsızlıkları ve göz hastalıklarını - Acil Servis Vay Tiền Online Chuyển Khoản Ngay. Dolaşım Sistemimizle İlgili Hastalıklar Ve Tedavi Yöntemleri Kayıtsız Üye dolaşım sistemimizle ilgili hastalıklar ve bunların tedavi yöntemleri nedir ? Cevap Dolaşım Sistemimizle İlgili Hastalıklar Ve Tedavi Yöntemleri Deli Sevdam Dolaşım Sistemimizle İlgili Hastalıklar Ve Tedavi Yöntemleri Dolaşım Sistemi Hastalıkları • Varis Bacaklardaki toplardamar genişlemesi. • Hemoroit Anüsteki toplardamar genişlemesi. • Bürger Kol ve bacaklardaki atardamar iltihaplanması tıkanması. Kangrene yol açar. • Kansızlık Anemi Kandaki alyuvarlar sayısının azalması. • Lösemi Kan Kanseri Kandaki akyuvarlar sayısının gereğinden fazla, kontrolsüz şekilde çoğalması. • Kalp Romatizması Kalp kapakçıklarının iltihaplanması. • Damar Sertliği Atardamarların yüzeyinin yağ ve tuzlarla esnekliğini yitirmesi. • Kalp Yetmezliği Damarların pıhtıyla tıkanması ve yeterli kanı taşıyamaması. • Kalp Krizi Kalbe kan getiren ve kalpten kan götüren damarların daralıp tıkanması. • Tansiyon Yükselmesi Kan basıncının artması. Felçlere yol açar. • Hepatit Kan yoluyla bulaşarak karaciğere yerleşir. • AIDS HIV Virüsü Kan veya cinsel yolla bulaşarak bağışıklık sistemini bozar. • Hemofili Kanın pıhtılaşmaması hastalığı. • Lenfoma Lenf sistemindeki lenf düğümlerin şişmesi. Dolaşım Sistemi Hastalıkları Tedavileri Hastalıklara karşı önlem almak, hastalıkları tedavi etmekten daha kolaydır. Önlem almak, bedensel, zihinsel ve ruhsal rahatlığı sağlamaya çalışmaktır. Hastalık hali ise, aşırı güçsüzlükler nedeniyle bedenin belirtiler vermeye başlamasıdır. Bu belirtilerin oluşması bazen yıllarca sürebilir, çünkü bedenimiz, hemen teslim olmadan, uzun süre savaşabilecek güce sahiptir. Genellikle yavaş, ama süreklilik gösteren bir kötüye gidiştir bu! Kendimizi geçen yılki gibi güçlü ve zinde bulmayız, sağlık durumumuz gerektiğince iyi değildir artık. Bu durum zamanla bir hastalık haline dönüşmeye başlar, ama biz durumumuzu ancak belirtiler açıkça ortaya çıktığında fark ederiz. Burada, kalp ve damar sistemi ile ilgili ayrıntılara değineceğiz. Bu ayrıntılar yalnızca adı geçen sistemlerle ilgili sorunları olanları ilgilendirmiyor. Onlar, yaşamları boyunca bu tür rahatsızlıklardan uzak kalmak isteyen her sağlıklı kişi için de geçerli. Konuyla ilgili dört etken göz önünde bulundurulmalıdır Hareketlilik Kullanılması, arada bir de olsa, elden geldiğince zorlanması, sistem için yaşamsal öneme sahiptir. Kalbin ve damar sisteminin gerçekten zorlandığının anlaşılabilmesi, ancak, kalp atışımızın hızlanmasına ve soluk soluğa kalmamıza neden olabilecek kadar yoğun bedensel hareketleri yapmakla mümkün olabilir. Ama bu yöntem, her gün soluksuz kalana kadar koşuşturmamız gerektiği biçiminde algılanılmamalıdır. Doğrusu, rahatlatıcı ve eğlendirici olabilen, belirli bir günlük disiplinle sürdürülen beden hareketleridir. Önemli olan, beden hareketleri de dahil olmak üzere, günlük yaşamın her alanında ölçüyü aşmamaktır. Beslenme Dolaşım sisteminin sağlığı, tüm besin maddelerinin içinde öncelikle yağ tüketiminin miktarına bağlıdır ve pek çoğumuz gereğinden fazla yağ tüketiriz. Son yıllarda, öncelikle hayvansal yağların kandaki kolesterol düzeyinin artmasında başlıca etken olduğu ve bu gelişmenin çeşitli dolaşım sistemi hastalıklarına yol açtığı savunuldu. Genel anlamda, hayvansal yağ tüketiminden vazgeçilerek, bitkisel yağ tüketimine geçişin yararları vurgulandı. Ama yapılan son araştırmaların sonuçlarına göre, konu bu kadar basit değil. Pek çok bulgu, bitkisel yağların da kolesterolü arttırıcı etki içerdiğini gösteriyor. Bu durumda seçilebilecek tek güvenli yol, her tür yağın tüketimini kısıtlamaktır. Bunun anlamı öncelikle, görünen yağlardan kaçınmak et, tereyağı, sıvı yağlar ve ayrıca, yağ tüketiminde önemli yer tutan, görünmeyen yağlardan da uzak durmaya çalışmaktır süt, peynir, süt ürünleri, mayonez, pasta ve kurabiye. Bu tür gıdaların yerine, bolca taze sebze ve meyve, kepekli tahıl ürünleri ve baklagiller fasulye, bezelye, nohut tüketilmelidir. Özellikle baklagillerin ve yulafın kandaki kolesterol düzeyinin azalmasına yardımcı olabilecekleri ise unutulmamalıdır. Tütün ve alkol Sağlığına özen gösteren, öncelikle kalp ve damar sisteminin sağlığı ile yakından ilgilenen herkesin sigarayı bırakması ve alkol tüketimini kabul edilebilir düzeye indirmesi gerekir. Stres Günümüzün hızlı yaşam biçiminden kaynaklanan stres, başta kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları ve sinir sistemi rahatsızlıkları olmak üzere, pek çok hastalığa yol açmaktadır. Stres görece bir kavramdır, yani etkileri kişiliklere göre değişebilir. Ama stres etkilerini araştırmak yerine, kişilerin günlük yaşamda stresle nasıl başa çıkabildiklerinin araştırılması herhalde daha doğru olurdu. Stres etkilerinden ve duygusal rahatsızlıklardan korunarak, yaşamımızla ve sağlığımızla ilgili sorumluluklar yüklenebilmemiz için, çağımızın bize sunduğu çeşitli olanaklardan yararlanmayı öğrenmemiz gerekir. Stresten kaynaklanan rahatsızlıklara ve gerginliklere karşı şifalı bitkilerden de yararlanabiliriz. Ama çok daha doğru ve gerçekçi sayılabilecek yaklaşım, bu rahatsızlıklara yol açan nedenleri kendimizde aramak ve değiştirmeye çalışmaktır. Böylesi bir arayışa ve değişikliğe yönelmek için bilinç ve bazen de cesaret gerekir. Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Konu Anlatımlı Dersler > Biyoloji Dersi İle İlgili Konu Anlatımlar DOLAŞIM SİSTEMİ, DOLAŞIM SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ, DOLAŞIM SİSTEMİ HASTALIKLARI, NEDENLERİ, TEDAVİ YÖNTEMLERİ BİYOLOJİ DERSİ KONU ANLATIM Canlıların canlılık ile ilgili faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji besin maddelerinin hücrelerde oksijen yardımıyla parçalanması sonucu oluşur. Besin maddesi ve oksijeni hücrelere kadar taşıyan ise kandır. Kan, damar denilen borular içerisinde vücudumuzda sürekli dolaşır. Kanın damarlar içindeki hareketini kalp sağlar. O halde kalp, damarlar ve kan aynı görevi yapmak için bir araya gelerek bir sistem oluştururlar. Oluşan bu yeni sisteme dolaşım sistemi denir. Dolaşım sistemi kan, kalp, damarlar ve lenf sisteminden oluşur. 1. KANIN YAPISI VE GÖREVLERİ Vücudumuzda, sıvı olan tek doku kandır. Bir miktar kan, bir tüpte bekletilirse iki kısma ayrıldığı görülür Altta koyu kırmızı renkli çökelti ve üstte açık sarı renkli bir sıvı. Sıvı kısım kanın ara maddesi olup, plazma adını alır. Çökelti kısmı ise kanın canlı bölümü yani kan hücreleridir. O halde kanı plazma ve kan hücreleri olmak üzere iki kısımda inceleyebiliriz. Ortalama ağırlıktaki bir insanda yaklaşık 4,5 -5 litre kan bulunur. Kanın % 55’ini plazma, % 45’ni kan hücreleri oluşturur. 1-Plazma Sarımtırak renkli bir sıvı olup çoğu sudan ibarettir. Geriye kalan bölümde besinler, enzimler, hormonlar, mineraller, atık maddeler karbondioksit, üre , serum proteinleri albümin, fibrinojen ve antikorlar bulunur. Plazmaya kan serumu da denir. 2-Kan Hücreleri Üç farklı tipte kan hücresi vardır I-Alyuvarlar Eritrositler Kanda en fazla bulunan, yuvarlak şekilli ve kırmızı renkli hücrelerdir.1mm3kanda 4,5- 5 milyon olup, kanın %45 ini oluşturan kan hücrelerinin %44’ü alyuvardır. Kırmızı kemik iliğinde, dalakta ve karaciğerde üretilirler. Yaşlı hücreler dalak ve karaciğer tarafından parçalanırlar. Memelilerde ilk üretildiklerinde çekirdeklidir. Sonradan çekirdekleri kaybolur. Diğer omurgalılarda çekirdeklidir. Hücre zarları ince ve esnektir. Bu nedenle kolaylıkla şekil değiştirebilir ve en ince kılcal damarlara girebilirler. Alyuvarların ömrü 3- 4 aydır. Eksikliğinde anemi kansızlık görülür. Deniz seviyesinden yükseklere çıkıldıkça oksijen miktarı azaldığından, alyuvar sayısı artar. Alyuvarların sitoplâzmasında hemoglobin bulunur. Hemoglobin kana kırmızı rengini verir ve hücrelere oksijen taşımak ve hücrelerde açığa çıkan karbondioksiti alarak dışarı atılacağı organlara götürmekle görevlidir. Hemoglobin demirli bir proteindir. Kolaylıkla oksijenle birleşir ve oksihemoglobin haline gelir. Oksihemoglobin bulunduran kanın rengi açık kırmızıdır. Temiz kan Oksihemoglobin taşıyan alyuvarlar dokulara ve hücrelere gelince taşıdıkları oksijeni verirler. Ve tekrar hemoglobin haline dönerler. Bu hemoglobin hücrelerde açığa çıkan karbondioksit ile birleşerek karbohemoglobin halini alırlar. Karbohemoglobini çok alyuvar taşıyan kan koyu kırmızıdır Kirli kan. Bu kan akciğerlere giderek orada temizlenir. II-Akyuvarlar Lökositler Akyuvar, kanın çekirdekli ve sayıca kanda en az olan hücreleri olup 1mm3 kanda 7- 8 bin kadardır. Akyuvarlar kırmızı kemik iliği, dalak, lenf düğümleri, bademcikler ve timüs bezlerinde üretilirler. İki temel çeşidi vardır fagositler ve lenfositler. Akyuvarların Görevleri Akyuvarlar büyük ve parçalı çekirdekli olup, amipler gibi yalancı ayaklar çıkararak hareket edebilme özelliğine sahiptir. Akyuvarlar yalancı ayaklarıyla eskimiş alyuvarları, yıpranmış hücreleri ve vücuda giren mikropları sararak içine alırlar ve enzim salgılayarak bunları sindirirler. Bu olaya fagositoz, bunu gerçekleştiren akyuvar hücrelerine fagosit denir. Lenfositler kana yabancı madde girdiğinde etkinleşen akyuvarlardır. Bakteriler ve virüsler gibi mikropların yüzeyinde antijen olarak adlandırılan proteinler vardır. Lenfositler mikrop öldürücü özellikteki antikor denilen proteinleri üreterek mikropları etkisizleştirir. Her mikrobun antijenine uyan bir antikor vardır kilit- anahtar ilişkisi gibi. Antikorlar ayrıca mikropların kana salgıladıkları zehirleri toksin zararsız hale getirici antitoksin maddelerini üretirler. Bu maddelere bağışıklık maddeleri denir. Vücudumuza mikrop girdiğinde akyuvarların sayıları artar. Çünkü akyuvarlar vücudumuzun savunmasını gerçekleştirir. III-Kan Pulcukları Trombositler Alyuvar ve akyuvarlardan daha küçüktürler. Değişik şekillerde olabilirler. Birbirlerine yapışık halde kanda 300 bin kadar trombosit bulunur. Trombositler kırmızı ilikteki dev hücrelerin parçalanması ile oluşurlar. Ömürleri çok kısa olup yaklaşık 7- 8 gündür. Genelde çekirdek taşımazlar, çok azı çekirdeklidir. Kan Pulcuklarının Görevi 1Damar zedelenmelerinde damarların iç yüzüne yapışarak buraları tıkarlar. 2Kanın pıhtılaşmasını sağlarlar. Not Kan damar içinde pıhtılaşmaz. Çünkü kan serumunda plazma bulunan heparin maddesi buna izin vermez. Pıhtılaşma damar kesildiğinde gerçekleşir. Kanın pıhtılaşmasında karaciğerin ve kan pulcuklarının salgıladığı enzimler ve kan plazmasında bulunan fibrinojen görev alır. Ayrıca ortamda kalsiyum tuzlarının da bulunması gerekir. K vitamini, hava teması, asitler ve sıcaklık pıhtılaşmayı hızlandırır. Kan Grupları Ve Kan Nakli Yaralanma ve cerrahi müdahaleler sonucu bir kişi çok fazla kan kaybederse, o kişiye kan nakli yapılabilir. Verici olarak adlandırılan sağlıklı kişiden alınan kan, hastanın toplardamarlarından birine verilir. Vericinin yarım litre kadar kan kaybetmesinin sağlık açısından zararı yoktur. Kan nakli yapılacak kişi, herkesten kan alamaz. Bunun sebebi kan uyuşmazlığıdır. Alıcı ve vericiler aynı anda birbiriyle uyuşan kan gruplarına sahip olmalıdır. Eğer bu sağlanmazsa alıcı ve vericinin kanları etkileşerek alyuvarların çökelmesine neden olur ve kan damarları tıkanır. Bu durum alıcının ölümüyle sonuçlanır. İnsanlarda A, B, AB ve 0 olmak üzere 4 çeşit kan grubu vardır. Kan grupları alyuvarların yüzeyinde bulunan antijenlere göre belirlenir. Ayrıca her grubun kan plazmasında kendine has antikorları vardır. A Kan Grubu Alyuvarlarında A antijeni, kan plazmasında ise anti-B antikoru B çökelticisi bulunur. B Kan Grubu Alyuvarlarında B antijeni, kan plazmasında anti-A antikoru A çökelticisi bulunur. AB Kan Grubu Alyuvarlarında hem A hem B antijeni bulunur. Kan plazmasında ise çökeltici madde yoktur. 0 Grubu Alyuvarlarında hiç antijen taşımazlar, kan plazmasında ise hem anti-A hem anti-B antikorları hem A hem B çökelticisi bulunur. Bir insan kanında hangi antijen varsa o kan grubundandır. Kişi asla aynı harfli antijen ve antikoru taşımaz veya kendi antijeniyle aynı harfli antikor taşıyan kişiden kan alamaz. Aksi halde kanda çökelme bilgi olur, kan damarları tıkanır ve alıcı ölür. Örneğin; Kan Alışverişi Bir kişinin kan grubu, bir damla kanını anti- A ve anti- B serumuyla karıştırarak saptanır. Kişi AB grubundaysa her iki serumda da çökelme olur. 0 kan grubu hiçbir serumda çökelmez. A kan grubu yalnızca anti- A serumunda, B kan grubu yalnızca anti- B serumunda çökelir. Kan uyuşmazlığında ikinci bir etken daha vardır, bu da, kanda Rh faktörü olarak adlandırılan antijeni bulundurma durumudur. Kanı Rh faktörüne göre de 2 gruba ayırabiliriz + => Kanın yapısında Rh antijeni bulunduranlar bu grubu oluşturur. - => Kanın yapısında Rh antijeni bulundurmayanlar bu grubu oluşturur. Kan grubu Rh + olan bir kişi kan grubu Rh - olan bir kişiye kan veremez. O halde; Rh + , Rh + ya kan verebilir. Rh + , Rh - ye kan veremez. Rh - , Rh + ’ya kan verebilir. Rh - , Rh - ye kan verebilir. Anne ve bebek arasında kan uyuşmazlığı 2. KALBİN YAPISI VE ÇALIŞMASI Kalp, kas dokudan yapılmış olup, ters duran bir armuda benzer. Kalp, insanlarda göğüs boşluğunun biraz solunda, iki akciğerin arasındadır. Kalbin yapısı dıştan içe doğru üç tabakadır 1-Perikard Kalbin en dışında yer alan, çift katlı zar tabakadır. Bu iki tabaka arasında kan serumuna benzer bir sıvı bulunur. Sıvının görevi kalbin çalışmasını kolaylaştırmaktır. 2-Kas Doku Miyokard Kalp düzenli kasılıp gevşeyebilen çizgili kasların oluşturduğu kas dokudan meydana gelmiştir. Kalp kası çizgili kaslardan meydana gelmesine rağmen, isteğimiz dışında çalışır. 3-Endokard En içte yer alır. Tek katlı epitel doku hücrelerinden oluşur. İçi boş bir organ olan kalp, dört odacığa bölünmüştür. Üstteki odacıklara kulakçık, alttaki odacıklara karıncık denir. İki kulakçık ile iki karıncık arasında hiçbir geçit yoktur. Sağ tarafta yer alan odacıklar; sağ kulakçık ve sağ karıncık adlarını alırlar. Sağ kulakçık ile sağ karıncık arasında üçlü kapak bulunur. Kalbin sol tarafında yer alan odacıklar ise; sol kulakçık ve sol karıncık adını alırlar. Sol kulakçık ile sol karıncık arasında ikili kapak bulunur. Kapaklar, kanın kulakçıklardan karıncıklara geçmesine izin verir. Ancak karıncıklardan kulakçıklara geçmesine izin vermezler. Kalbin çalışması kasılma ve gevşeme şeklinde olur. Kuvvetli kaslardan yapılmış olan karıncıklar kasıldıkları zaman, içerisindeki kanı atardamarlara iletirler. Karıncıklar gevşemeden önce, kulakçıklar, toplardamarlardan gelen kan ile dolarlar. Karıncıklar gevşerken, kulakçıklar kasılır ve kan, kapakçıklar yardımıyla kulakçıklardan karıncıklara geçer. Kalbin iki kulakçığı kasılırken, aynı anda iki karıncığı gevşer. İki karıncığı kasılırken de aynı anda iki kulakçığı gevşer. Bu olay dakikada 70- 80 kez tekrarlanır. 3. KAN DAMARLARI VE ÖZELLİKLERİ Kalp tarafından pompalanan kan vücutta değişik kalınlıktaki damarlar içerisinde dolanır. Damarları yapı ve görevlerine göre üç grupta toplayabiliriz. Bunlar I-Atardamarlar 1- Kalpten kanı alarak organlara taşıyan damarlardır. 2- Karıncıklardan çıkarlar. Kapakçıkları sadece, damarın kalbe çıktığı yerde bulunur. 3- Genellikle oksijence zengin, yani temiz kan taşırlar. Akciğer atardamarı kirli kan taşır. 4- Atardamarların yapısında iç içe geçmiş üç tabaka vardır En içte endotel, ortada kas, en dışta zar. Kas tabakada esnek teller bulunur. Bu sayede atardamarlar esneklik kazanır. 5- Atardamar kesildiğinde kanama kendiliğinden durmaz. 6- Çeperleri duvarları diğer damarlardan kalındır. 7- Kan akış hızı ve kan basıncı en yüksek olan damarlardır. Kalpten uzaklaştıkça basınç da kademeli olarak düşer. II-Toplardamarlar 1- Kanı vücuttan kalbe getiren damarlardır. 2- Kulakçıklara açılırlar. İçlerinde, kalbe doğru açılan, tek yönlü kapakçıklar bulunur. 3- Genellikle kirli kan taşırlar. Akciğer toplardamarı temiz kan taşır. 4- Toplardamarın yapısı da üç tabakadır. Ancak esnek teller burada çok azdır. 5- Herhangi bir nedenle toplardamar kesildiğinde, kesilen yerin ağzı büzülerek, kanama durur. 6- Kan akış hızı ve kan basıncı daha yavaştır. III-Kılcal damarlar 1- Atardamarların son kısmıyla, toplardamarların baş kısmında bulunur. Toplardamarlarla atardamarları birleştiren kısımdır. 2- Kandaki besin ve oksijeni hücrelere verir, hücrelerdeki atıkları kana taşır. 3- Duvarları çok incedir. Tek katlı epitel dokudan meydana gelir. Not Kan, atardamar →→ kılcal damar →→ toplardamar yolunu izlerken, basıncı giderek azalır. Kan atardamar →→ toplardamar →→ kılcal damar yolunu izlerken hızı giderek azalır. Kalbe Giren Ve Çıkan Damarlar Kalp büyük oranda kas dokudan yapıldığı için çok enerji harcar. Bu nedenle bol besin ve oksijene ihtiyacı vardır. Kalp kaslarına gerekli besin ve oksijeni götüren damarlara koroner damarlar denir, kalbin dış yüzeyinde bulunur. Kalbe kanı getiren damarlar, toplardamar; kalpten kanı götüren damarlar ise, atardamar adlarını alırlar. Atardamarların kalpten çıktıkları yerde, kanın kalbe geri dönmesini engelleyen kapakçıklar vardır. Kalbin Sağ Tarafına Sağ kulakçığa alt ve üst ana toplardamar gelir, sağ karıncıktan ise akciğer atardamarı çıkar. Akciğer atardamarı kalpten çıktıktan sonra iki kola ayrılır. Her iki kol da akciğere gider. Kalbin Sol Tarafına Sol kulakçığa, akciğerde temizlenen kan, dört kol halinde akciğer toplardamarıyla gelir. Sol karıncıktan ise, temiz kan, aort atardamarıyla çıkar. Kan Dolaşımı Canlıların yaşamını sürdürebilmesi için, kanın, vücutta sürekli hareket halinde olması gerekir. Kanın vücuttaki hareketini, kalp ve damarlar sağlar. Kanın damarlarda hareketi iki şekilde olur 1-Küçük Dolaşım Kalbin sağ karıncığından akciğer atardamarıyla çıkan kirli kanın, akciğerlerde temizlendikten sonra, kalbin sol kulakçığına, akciğer toplardamarı yoluyla gelmesine küçük dolaşım denir. 2-Büyük Dolaşım Kalbin sol karıncığından, aort atardamarıyla çıkan temiz kanın, bütün vücudu dolaştıktan sonra birleşerek, alt ve üst ana toplardamarlarıyla bilgi kalbin sağ kulakçığına gelmesine büyük dolaşım denir. Nabız Sol karıncığın kasılarak, kanın atardamarlara itilişinden dolayı oluşan vuruya nabız denir. Tansiyon Kanın, pompalandığı atardamar içerisinde, damar çeperine yaptığı basınca denir. Kalbin kasılırken yaptığı basınç büyük tansiyon, kalbin gevşeme durumunda yaptığı basınç küçük tansiyondur. Kan Hastalıkları Lösemi Akyuvar sayısı, anormal şekilde artar. Bu durum da, alyuvarların görev yapmasını engeller. Anemi Kansızlık Alyuvar sayısının normalden az olmasıdır. Hemofili Kanın pıhtılaşamaması hastalığı olup, kalıtsaldır. Vücuttaki kanın üçte birinin kaybedilmesi yaşamı tehdit eder. Ayrıca kan yolu ile tetanos, sıtma, tifüs, kuduz, AİDS, hepatit hastalıkları bulaşabilir. Kalp Hastalıkları Enfarktüs Kalbi besleyen damarların koroner damarlar, damar sertliğine bağlı olarak tıkanmasıdır. Kalp Yetmezliği Kalbin pompalama görevini yeterince yapamamasıdır. Damar Hastalıkları Varis Toplardamarların genişlemesidir. Basur Hemoroit Anüs bölgesindeki toplardamarların genişlemesidir. Teknolojinin gelişmesiyle beraber kalp- damar hastalıklarının tedavisinde önemli buluşlar yapılmıştır. Bunlardan bazıları Eko kardiyogram EKG ile kalbin elektriksel aktivitelerinin grafiği çıkarılır. Bu grafiklerle anormallikler tespit edilir. Röntgen, kalbimizin ve kan damarlarımızın görüntülenmesini sağlar. Kalp büyümesi dahil olmak üzere bazı hastalıkların teşhisinde kullanılır. Kan testleri de dolaşım sistemiyle ilgili birçok sorunun anlaşılmasını sağlar. Kalp pili kalbin uygun ritimde çalışmasını sağlar. Kalp pili göğüs derisinin altına takılır. Koroner by-pass ameliyatında tıkanmış kalp damarlarının iki yanına, göğüs ya da bacaktan alınan damarlar dikilerek, kan akımı yeni damardan sağlanır. Aynı şekilde yapay kalp kapakçığı takılarak da kalp kapakçığı sorunları giderilir. Anjiyo yöntemiyle ucunda balon bulunan esnek bir boru kasıktaki damardan sokularak kalptaki tıkalı atardamara gönderilir. Balon burada şişirilerek tıkalı damar genişletilir. 4. LENF SİSTEMİ Omurgalı canlılarda, kapalı kan dolaşımına paralel, bir de lenf dolaşım sistemi vardır. Kalpten vücuda dağılım yalnız kan dolaşımıyla olduğu halde, vücuttan kalbe dönüş hem kan, hem lenf dolaşımlarıyla olur. Lenf sistemi, lenf sıvısı, lenf damarları ve lenf düğümlerinden oluşur. Lenf Sıvısı Kılcal kan damarlarından süzülen kan plazması, doku hücrelerinin arasına sızdığında lenf sıvısını oluşturur. Alyuvar taşımadığı için renksizdir. Bu yüzden akkan da denir. Lenf sıvısı kalbe yakın yerde kan toplardamarına aktarılır. Böylece vücudun sıvı dengesi korunmuş ve dolaşımın sürmesi sağlanmış olur. Lenf Damarları Lenf kılcalları ve lenf toplardamarlarından oluşur. Lenf toplardamarlarında, kan toplardamarlarındaki gibi tek yönlü kapakçıklar vardır. Atardamarı yoktur. Lenf sıvısının fazlasını toplayıp, kan dolaşımına getirir. Sindirilmiş yağ ürünlerinin yağ asidi, gliserin taşınmasında görev yapar. Lenf damarlarındaki akış hızı, kan damarlarına göre çok yavaş, kalbe doğru ve tek yönlüdür. Lenf Düğümleri lenf damarları zaman zaman lenf düğümlerinden geçer. Düğümler, damarların dolaşım sistemiyle birleştiği yerlerde bulunur. Buralarda lenfosit denilen akyuvarlar üretilir ve depo edilir. Dalak, bademcikler, koltuk altı bezleri en çok bilinen lenf düğümleridir. Ayrıca boyunda, kasıklarda lenf düğümü kümeleri vardır. Dokulara ulaşan hastalık yapıcı bakteriler, lenf sıvısı ile lenf düğümlerine taşınır. Burada akyuvarlar tarafından yok edilir. Bulaşıcı Hastalıklar Ve Bağışıklık Bir canlıdan diğerine bulaşan hastalıklara bulaşıcı hastalık enfeksiyon denir. Mikroorganizmaların vücutta enfeksiyon yapan çeşitlerine mikrop denir. Virüsler ve bakteriler insanda bulaşıcı hastalıklara sebep olan mikroorganizmalardır. Virüslerin yapısı hücre bile sayılamayacak kadar basittir. Sitoplâzma ve organelleri yoktur. Virüsler bir protein içindeki yönetici molekülden oluşmuştur ve sadece bakteri içinde çoğalabilirler. Virüsler yiyemez, büyüyemez; besinleri parçalayamaz veya oksijen kullanamaz. Gerçekte bir virüs kendi başına işlev göremez, ancak bir canlı hücrenin içinde çoğalabilir. Virüsler insanlarda nezle, grip, uçuk, siğil, AIDS, sarıhumma, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, çocuk felci, viral hepatit gibi hastalıklara neden olur. Her virüs çeşidi genellikle vücudun belirli bir yerinde, belirli bir hücre içinde çoğalabilir. Nezle, grip virüslerinin üst solunum yollarında çoğalması gibi. Bakteriler en basit şekliyle de olsa belirgin bir hücre yapısındadır. Çekirdek ve organelleri yoktur. Bazı bakteriler kendi besinlerini yapabilir, ancak çoğu parazittir. Kimi bakteri oksijenli, kimi oksijensiz solunum yapar. Bakteriler her ortamda bulunabilir. Bakteri türlerinin yaşaması için uygun ortamlar farklı olabilir. Ortam uygun değilse bazı bakteriler spor oluşturarak, onları koruyan kalın bir duvar yaparlar. Bir ortamın bakteri gibi mikroplardan temizlenmesine sterilizasyon denir. Süt gibi bazı besinlerdeki zararlı bakteriler pastörizasyon denilen ısıtma yöntemiyle giderilir. Lavabo, tuvalet, mutfak gibi ortamlarda dezenfektanlar kullanılır. Açık yaralardaki bakteriler ise antiseptikler ile öldürülür. Vücuda giren bakteriler insanlarda verem, difteri, tetanos, zatürree, boğmaca, tifo, kolera gibi hastalıklara yol açar. Mikroplar vücuda sindirim yoluyla, solunum yoluyla, kan yoluyla, cinsel yolla veya deri yoluyla girebilir. Vücuda girdikten sonra uygun bir ortam bulunca oraya yerleşir ve hızla çoğalırlar. Vücudumuzda mikropların girmesini önleyen veya girdikten sonra onlarla savaşan çeşitli doğal savunma hatları vardır. İlk savunma hattı deri ve salgılamadır deri yüzeyine salgılanan yağsı madde ve ter. Gözler, solunum kanalı, üreme kanalı gibi açıklıklarda da birçok savunma vardır. Örneğin gözyaşında bulunan antiseptik madde, tükürük, burundaki kıllar ve mukus, soluk borusundaki siler gibi. Bazen mikroplar direkt bir açıklıktan girmeye çalışır; açık yaralar gibi. Bu durumda ikinci savunma hattı devreye girer ve oluşan kızarıklık ve şişlikler vücudumuzun mikroplarla savaştığını gösterir. Bu bölgesel savunma sonucu iltihap oluşur. Bu da akyuvarların mikropları yutup, yok etmek için kimyasallar salgılamasından kaynaklanır. Tüm bu korumalar yetersiz kaldığında üçüncü savunma hattı olarak bağışıklık sistemi devreye girer. Bağışıklık sisteminin temel elemanı, mikroorganizmaların yapısındaki antijen denilen maddeleri tanıyarak, karşı etkili antikorları üreten lenfosit denilen akyuvarlardır. Mikroplar vücudumuza ilk girdiğinde hastalanırız. Hemen, akyuvarların sayısı artar ve antikor üreterek mikropların hepsini öldürürler. Bundan sonra bir süre daha kanda kalırlar. Aynı mikroorganizma tekrar girdiğinde, hastalık yapacak sayıya ulaşılmadan, antikorlar tarafından bilgi yok edilirler. Hatta antikor olmasa bile mikrobu tanıyan ve antikor oluşturmayı öğrenen akyuvarlar hızla antikor oluşturur ve mikroplar hastalık yapmadan yok edilir. İşte vücudun mikroplara karşı savunmaya hazır olduğu bu duruma bağışıklık denir. Toksin Mikropların oluşturdukları zararlı maddelere toksin denir. Her mikrop kendine özgü toksin üreterek farklı hastalıklara neden olur. Anti- Toksin Bireyin vücudunda toksinlere karşı üretilen maddeye anti- toksin denir. Her mikrobun kendine has toksini olduğundan, antitoksin de o mikroba has üretilir. Vücuda mikrop girdiğinde kandaki akyuvar sayısı artar. Akyuvarlar mikropları sararak içlerine alır ve enzimleriyle sindirirler. İnsanda iki çeşit bağışıklık gözlenir 1- Doğal Bağışıklık İnsanın doğumuyla beraber kazandığı bağışıklıktır. Genetik özelliklere bağlıdır ve nesilden nesile aktarılır. İnsan vücudu, doğal yapısıyla, antikor oluşturmadan kendini mikroplardan korur. Örneğin; midenin asit salgısı, birçok mikrobun mide asidinde ölmesini sağlar. İnsan domuz kolerası, sığır vebası gibi hastalıklara dirençlidir. 2- Sonradan Kazanılmış Bağışıklık Bu bağışıklık, antikorlarla edinilir. Aktif ve pasif bağışıklık olmak üzere iki çeşittir. I- Aktif Bağışıklık Hastalık etkenine karşı vücudun kendi kendine antikor oluşturmasıyla sağlanan bağışıklıktır. Aktif bağışıklıkla kazanılan bağışıklık süresi uzundur. Üç şekilde olabilir a- Hastalığı Geçirme İle Herhangi bir hastalık mikrobu, vücuda girip, bireyde hastalığa neden olur. Vücut bu mikrobu tanıyarak ona karşı antikor üretir. Eğer birey, aynı mikropla tekrar karşılaşırsa, daha önceden oluşturulan antikorlar, bireyin yeniden aynı hastalığa yakalanmasına izin vermezler. Fakat bu durum her hastalık için geçerli değildir. Örnek kızamık, kabakulak gibi hastalıkları geçirenler ömür boyu, tifo olanlar 1- 1,5 yıl, nezle olanlar 15- 20 gün boyunca bağışıklık kazanmış olurlar. b- Aşı İle içerisinde zayıflatılmış mikrop veya bunların toksinleri zehir bulunan, laboratuarlarda üretilen maddelere aşı denir. Aşı, sağlıklı bir insanın vücuduna verilir. Böylece mikroba karşı antikor oluşturulur. Daha sonra tekrar bu mikroplarla karşılaşılırsa, hazır antikorlar sayesinde mikroplar yok edilir. Böylece hastalıktan kurtulmuş olunur. Aşı koruyucudur, tedavi edici değildir. c- Vücut dirençli iken vücuda giren mikropların yok edilmesi ile Vücudumuza giren mikroplar çok fazla sayıda değilse veya vücudumuz hastalıklara karşı dirençli ise, akyuvarlar mikropların hastalık yapmasına izin vermeden onları sindirirler. Bu sırada, kanda kendiliğinden antikor oluşur ve bilgi bir süre kalır. Bu sayede, aynı mikrop ikinci kez gelirse, tanınarak, etkisiz hale getirilir. II- Pasif Bağışıklık Vücuda dışarıdan antikor verilmesiyle kazanılan bağışıklıktır. Bu nedenle, kazanılan bağışıklık süresi kısadır. Serum ile kazanılır. d- Serum İle Hazır antikordur. Bazı durumlarda vücudumuzun oluşturduğu antikorlar yetersiz olabilir. Böyle durumlarda hastaya, o mikroba karşı hazırlanmış antikorlar içeren serum verilir. Dolaşım Sistemi Hastalıkları • Varis Bacaklardaki toplardamar genişlemesi. • Hemoroit Anüsteki toplardamar genişlemesi. • Bürger Kol ve bacaklardaki atardamar iltihaplanması tıkanması. Kangrene yol açar. • Kansızlık Anemi Kandaki alyuvarlar sayısının azalması. • Lösemi Kan Kanseri Kandaki akyuvarlar sayısının gereğinden fazla, kontrolsüz şekilde çoğalması. • Kalp Romatizması Kalp kapakçıklarının iltihaplanması. • Damar Sertliği Atardamarların yüzeyinin yağ ve tuzlarla esnekliğini yitirmesi. • Kalp Yetmezliği Damarların pıhtıyla tıkanması ve yeterli kanı taşıyamaması. • Kalp Krizi Kalbe kan getiren ve kalpten kan götüren damarların daralıp tıkanması. • Tansiyon Yükselmesi Kan basıncının artması. Felçlere yol açar. • Hepatit Kan yoluyla bulaşarak karaciğere yerleşir. • AIDS HIV Virüsü Kan veya cinsel yolla bulaşarak bağışıklık sistemini bozar. • Hemofili Kanın pıhtılaşmaması hastalığı. • Lenfoma Lenf sistemindeki lenf düğümlerin şişmesi. • Kan uyuşmazlığı, Tetanos, Sıtma, Kuduz, Tifüs Dolaşım Sistemi Hastalıkları Tedavileri Hastalıklara karşı önlem almak, hastalıkları tedavi etmekten daha kolaydır. Önlem almak, bedensel, zihinsel ve ruhsal rahatlığı sağlamaya çalışmaktır. Hastalık hali ise, aşırı güçsüzlükler nedeniyle bedenin belirtiler vermeye başlamasıdır. Bu belirtilerin oluşması bazen yıllarca sürebilir, çünkü bedenimiz, hemen teslim olmadan, uzun süre savaşabilecek güce sahiptir. Genellikle yavaş, ama süreklilik gösteren bir kötüye gidiştir bu! Kendimizi geçen yılki gibi güçlü ve zinde bulmayız, sağlık durumumuz gerektiğince iyi değildir artık. Bu durum zamanla bir hastalık haline dönüşmeye başlar, ama biz durumumuzu ancak belirtiler açıkça ortaya çıktığında fark ederiz. Burada, kalp ve damar sistemi ile ilgili ayrıntılara değineceğiz. Bu ayrıntılar yalnızca adı geçen sistemlerle ilgili sorunları olanları ilgilendirmiyor. Onlar, yaşamları boyunca bu tür rahatsızlıklardan uzak kalmak isteyen her sağlıklı kişi için de geçerli. Konuyla ilgili dört etken göz önünde bulundurulmalıdır Hareketlilik Kullanılması, arada bir de olsa, elden geldiğince zorlanması, sistem için yaşamsal öneme sahiptir. Kalbin ve damar sisteminin gerçekten zorlandığının anlaşılabilmesi, ancak, kalp atışımızın hızlanmasına ve soluk soluğa kalmamıza neden olabilecek kadar yoğun bedensel hareketleri yapmakla mümkün olabilir. Ama bu yöntem, her gün soluksuz kalana kadar koşuşturmamız gerektiği biçiminde algılanılmamalıdır. Doğrusu, rahatlatıcı ve eğlendirici olabilen, belirli bir günlük disiplinle sürdürülen beden hareketleridir. Önemli olan, beden hareketleri de dahil olmak üzere, günlük yaşamın her alanında ölçüyü aşmamaktır. Beslenme Dolaşım sisteminin sağlığı, tüm besin maddelerinin içinde öncelikle yağ tüketiminin miktarına bağlıdır ve pek çoğumuz gereğinden fazla yağ tüketiriz. Son yıllarda, öncelikle hayvansal yağların kandaki kolesterol düzeyinin artmasında başlıca etken olduğu ve bu gelişmenin çeşitli dolaşım sistemi hastalıklarına yol açtığı savunuldu. Genel anlamda, hayvansal yağ tüketiminden vazgeçilerek, bitkisel yağ tüketimine geçişin yararları vurgulandı. Ama yapılan son araştırmaların sonuçlarına göre, konu bu kadar basit değil. Pek çok bulgu, bitkisel yağların da kolesterolü arttırıcı etki içerdiğini gösteriyor. Bu durumda seçilebilecek tek güvenli yol, her tür yağın tüketimini kısıtlamaktır. Bunun anlamı öncelikle, görünen yağlardan kaçınmak et, tereyağı, sıvı yağlar ve ayrıca, yağ tüketiminde önemli yer tutan, görünmeyen yağlardan da uzak durmaya çalışmaktır süt, peynir, süt ürünleri, mayonez, pasta ve kurabiye. Bu tür gıdaların yerine, bolca taze sebze ve meyve, kepekli tahıl ürünleri ve baklagiller fasulye, bezelye, nohut tüketilmelidir. Özellikle baklagillerin ve yulafın kandaki kolesterol düzeyinin azalmasına yardımcı olabilecekleri ise unutulmamalıdır. Tütün ve alkol Sağlığına özen gösteren, öncelikle kalp ve damar sisteminin sağlığı ile yakından ilgilenen herkesin sigarayı bırakması ve alkol tüketimini kabul edilebilir düzeye indirmesi gerekir. Stres Günümüzün hızlı yaşam biçiminden kaynaklanan stres, başta kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıkları ve sinir sistemi rahatsızlıkları olmak üzere, pek çok hastalığa yol açmaktadır. Stres görece bir kavramdır, yani etkileri kişiliklere göre değişebilir. Ama stres etkilerini araştırmak yerine, kişilerin günlük yaşamda stresle nasıl başa çıkabildiklerinin araştırılması herhalde daha doğru olurdu. Stres etkilerinden ve duygusal rahatsızlıklardan korunarak, yaşamımızla ve sağlığımızla ilgili sorumluluklar yüklenebilmemiz için, çağımızın bize sunduğu çeşitli olanaklardan yararlanmayı öğrenmemiz gerekir. Stresten kaynaklanan rahatsızlıklara ve gerginliklere karşı şifalı bitkilerden de yararlanabiliriz. Ama çok daha doğru ve gerçekçi sayılabilecek yaklaşım, bu rahatsızlıklara yol açan nedenleri kendimizde aramak ve değiştirmeye çalışmaktır. Böylesi bir arayışa ve değişikliğe yönelmek için bilinç ve bazen de cesaret gerekir. “BİYOLOJİ DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Adınız YorumunuzYorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçinve delete tuşuna basın... E MailZorunlu Değil Dolaşım sistemi damarlarla tüm doku ve organların en uç noktalarına kadar uzanır. Bu yüzden damarlarda oluşabilecek herhangi bir olumsuzluk bütün doku ve organların işlevini bozabilir. Sigara ve alkol kullanımı, yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam gibi durumlar damar sağlığını olumsuz etkileyerek dolaşım sistemi rahatsızlıklarına neden olur. Dolaşım sistemi rahatsızlıklarından bazıları; kalp krizi, damar tıkanıklığı, yüksek tansiyon, varis, kangren, anemi ve KriziDamar tıkanıklığıYüksek Tansiyon HipertansiyonVarisKangrenAnemiLösemiKalp KriziKalp krizi kalbi besleyen kroner damarlardaki kan akımının çeşitli nedenlerle ani azalması veya kesilmesi sonucu oksijensiz ve besinsiz kalan kalp kası hücrelerinin ölümü sonucu gerçekleşir. Kalp krizi geçirme ihtimali hipertansiyon, kolestrol ve diyabet şeker hastalarında, sigara ve alkol kullananlarda ya da ailede koroner kalp hastalığı olanlarda daha yüksektir. Kalp krizinin en önemli belirtisi göğüs kemiğinin arkasındaki göğüs ağrısıdır. Bununla beraber nefes darlığı, öksürük, baş dönmesi, bayılma, mide bulantısı ve kusma da görülebilir. Kalp krizinden korunmak için kan basıncının, kan şekerinin ve kolesterol seviyesinin düzenli aralıklarla kontrol edilmesi, meyve ve sebzenin bol tüketilmesi, hayvansal yağ içeren besinlerin az tüketilmesi, sigara ve alkol kullanılmaması, kilosu fazla olanların kilo vermesi, spor yapılması ve stresten uzak durulması tıkanıklığıDamar duvarı içinde plak adı verilen kümelenmeler şeklinde yağ birikir. Bu birikim sonucunda damarın normal işlevi bozulur. Bu durumda damar kalınlaşır, daha sert olur ve kan akışı zorlaşır. Bunun sonucunda kalp krizi, beyine giden damarlarda tıkanmaya bağlı inme felç, diğer organların damar hastalıkları, kol ve bacakların damar hastalıkları görülebilir. Damar tıkanıklığını önlemek için beslenmedeki yağın azaltılması, kilo verilmesi, sigara ve alkol kullanılmaması, şeker hastalığı var ise kan şekerinin kontrol altına alınması ve hareketli bir yaşam tarzı Tansiyon HipertansiyonSağlıklı bir insanın büyük tansiyonu 12 120 mm Hg, küçük tansiyonu 8 80 mmHg’dir. Yüksek tansiyon hipertansiyon herhangi bir nedenle büyük tansiyonun 14 140 mmHg’den, küçük tansiyonun 9 90 mmHg’dan fazla olması durumudur. Tansiyonun yükselmesinin nedenleri başında aşırı tuz tüketimi gelmektedir. Beslenme bozuklukları, aşırı kilo, metabolizma bozuklukları, stres, genetik gibi faktörler de yüksek tansiyonda etkilidir. Ayrıca hormonal sistem bozuklukları, böbrek rahatsızlıkları gibi başka hastalıkların etkisi de olabilir. Tedavi edilmezse kalp krizi, beyin kanaması, böbrek hasarı, felç veya görme bozuklukları ortaya çıkabilir. Uzun süre yüksek kan basıncına maruz kalan damarlarda kalınlaşma ve damar esnekliğinde azalma olur. Yüksek tansiyonu kontrol altında tutabilmek için; kilo vermek, alkol ve sigara kullanmamak, tuzlu besinlerden kaçınmak, stresten uzak durmak, potasyum, kalsiyum ve magnezyum bakımından zengin besinlerle beslenmek toplardamarlarda kanın kalbe doğru tek yönlü olarak akmasını sağlayan kapakçıklar vardır. Bu kapakçıklar genetik faktörler, gebelik, sigara kullanımı, meslek gereği uzun süre ayakta kalma gibi nedenlerle gerilir ve deforme olur. Gerilen kapakların kapatma özellikleri zayıfladığı için kan toplardamarlarda toplanarak varise neden olur. Varis, deri yüzeyinde gri-mor çizgiler hâlinde kendini gösterir. Varisli kişiler uzun süre ayakta durmaktan kaçınmalı, spor gibi fiziksel aktivitelerde dokulara yeteri kadar kan gidememesi sonucu ortaya çıkan doku ölümleridir. Şeker hastalarında kangren yaygın olarak görülür. Şeker hastalığı damarların yapısını bozarak tıkanmalarına ve kangrene neden olur. Bu durum daha çok ayak parmaklarında görülür. Darbe ve kemik kırıkları sonucunda da o organı besleyen damarın sıkışıp tıkanmasıyla kangren meydana gelebilir. Aşırı soğukların yol açtığı donma durumları da kangrene sebep miktarının veya kandaki alyuvar sayısının normalin altına düşmesi görülme sebeplerden bazıları şunlardır• Yaralanma, travma gibi durumlarda ortaya çıkabilecek kan kaybı, • Kandaki demir eksikliğine bağlı olarak hemoglobinin yetersiz üretilmesi, • Kemik iliklerinin çeşitli sebeplerden dolayı görevini yapamaması sonucunda kan yapımının azalması, • Orak hücre anemisi gibi kalıtsal faktörler, • B vitamini eksikliği,LösemiKandaki akyuvar sayısının kontrolsüz ve zarar verici düzeyde artmasıdır. Löseminin en karakteristik özelliği, diğer dokulara hızla yayılmasıdır. Genelde karaciğere ve lenf bezleri gibi bölgelere yayılır. Bu hücrelerin çoğalması kontrol altına alınmazsa ölüme kadar giden sonuçlar oluşabilir. Dünya üzerinde sanayileşmenin ve dijitalleşmenin artması ile birlikte bireyler doğal yaşamlarından uzaklaşmakta ve bu anlamda hastalıkların sayısı ve çeşitliliği de artmaktadır. Özellikle modern yaşamın olumlu yönlerinin empoze edildiği ve medya unsurları tarafından bireyin toprakla bağının yavaş yavaş koparıldığı süreçlerin ardından bireylerdeki hastalık sayısı artış göstermektedir. Öte yandan işlenmiş gıdaların fazlalığı ve ata tohumu olmak üzere bitkisel anlamda bireylerin yiyip içtiği ürünlerin içerisinde hormonal katkıların ve tarım ilaçlarının bulunması da bireyin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Artık insanlar çocukluklarında yedikleri domateslerin, elmaların ve daha birçok yiyeceğin tadının eskisi gibi olmadığını ifade etmektedir. Bitkisel terapiler ve tedavilere yönelik farkındalığın oluşması Fakat eğitim sistemindeki değişimler ve bireylerin sağlıklı yaşam koşullarına olan merakının artması nedeniyle günümüzde bitkisel terapiler ve bitkisel tedavileri olan ilgi artış göstermiştir. Basın yayın unsurlarının da etkisiyle televizyonlarda kendilerine daha çok yer bulan doktorların ve beslenme uzmanlarının önerileri neticesinde bireyler sağlıklı beslenme koşullarına daha fazla yönelmeye başlamıştır. Bu anlamda eskiden margarinler başta olmak üzere şeker, un ve paketlenmiş gıdalara olan ilginin fazlalaşması bu yönüyle hastalıklarında büyük bir artış gösterdiğini anlaşılmasına yol açmıştır. Özellikle modern tıbbın birtakım açıklarının fark edilmesi ile birlikte bireyler artık toprağa ve doğal yaşama geri dönme eğiliminde olmaya başlamıştır. Bu nedenle binlerce yıllık geçmişe sahip olan bitkisel tedavileri olan ilgi artmış ve bu anlamda bireylerin bilgi edinme ihtiyacı da ortaya çıkmıştır. adresi bu yönüyle bireylere bitkisel tedaviler başta olmak üzere sağlıklı yaşam tüyolarını ulaştırmayı hedeflemektedir. Bitkisel tedavi yöntemleri neden tercih ediliyor? Yapılan araştırmalar bitkisel tedavi yöntemlerinin modern tıbbın temelini oluşturduğunu ve modern tıptan daha fazla fayda sağladığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle de birçok birey kimyasal anlamda işlem görmüş ilaçları uzun süre kullanmak yerine doğal olarak toplanan kurutulan ve bu anlamda bir kür haline getirilen bitkilerden şifa bulmayı daha fazla tercih etmektedir. Özellikle modern tıp tarafından hayata geçirilen kimyasal ilaç prospektüslerinde bulunan yan etkileri okuyunca bireyler aslında bir hastalıklarını tedavi ederken diğer başka hastalıklara davetiye çıkardığını farkına varmaya başlamıştır. İşte tam da bu noktada devreye bitkisel tedavilerin etkin ve verimli bir biçimde doğurduğu sonuçlar girmiştir. Belirli kürler ve periyotlar halinde kullanılan bitkisel tedavi yöntemlerinden şifa bulun bireylerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bitkisel tedaviler ile hangi hastalıklara şifa bulunabilir? Bitkisel tedaviler ile hastalıklarına şifa bulunanların sayısı oldukça artış göstermekte ve bu anlamda günümüzde yapılan çalışmaların sayısı da fazlalaşmaktadır. Bazı bitkilerin depresyon başta olmak üzere psikolojik hastalıkları dahi hafiflettiği ve iyileştirdiği ortaya konulmuştur. Öte yandan dolaşım sistemi ile ilgili rahatsızlıklara iyi gelen bitkiler olduğu gibi bireylerin sindirim sistemini düzenleyen birçok bitkisel tedavi yöntemi de bulunmaktadır. Literatür taraması yapıldığında hastalıkların şifalanmasına dair olarak uygulanabilecek bitkisel tedavi yöntemlerinin ne olduğuna dair yazılmış birçok esere rastlamak mümkündür. Öte yandan yaraların iyileştirilmesi cilt hastalıklarının tedavi edilmesi böbrek taşı ve safra taşı gibi sıkıntılara çözüm üretilmesi romatizmal problemlerin hafifletilmesi gibi birçok rahatsızlığa bitkisel tedavi yöntemleri ile çözüm bulmak mümkündür. Elbette bu tedavi yöntemlerini doğru uygulamak ve uzman ekiplerden destek almak gerekmektedir. Tedavi yönteminde olduğu gibi bitkisel tedavi yönteminde de tedavinin uygulanacağı periyot miktar ve zaman dilimi oldukça önemlidir. Dolayısıyla bireyler hastalıkları için bitkisel tedavi yöntemlerini uygulamadan önce bu anlamda uzman bireylerden destek almalı ve özellikle fitoterapi konusunda bilgi edinmelidir. Detaylı bilgi için ve adresini ziyaret ediniz. . Kalp hastalığı olanların en büyük yanılgılarından biri sadece ilaç kullanımının yeterli olabileceği düşüncesidir. Ancak sağlıklı beslenme olmadan kalp hastalıkları doğru şekilde yönetilemez. Kalp ve damar hastalıkları modern toplumda en sık görülen sağlık sorunlarıdır. Kalp hastalığı olan birçok insan sadece ilaçlara güvenir. Birçok hastalık için ilaç desteğine ihtiyaç vardır. Ancak, sağlıklı yiyeceklerin de ilaçlar kadar önemli olduğunu unutmayın. Hızlı hayatlarımızın temposunda yemeklerimiz idealden oldukça uzak. Öğünlerimiz dengeli olmamasının yanı sıra potasyum eksikliği ve çok fazla sodyum içerir. Doğru beslenme, sadece kalp için değil, tüm insan vücudu için de sağlığın şartıdır. Doğru kalp fonksiyonu, uzun ömürlülüğün anahtarıdır. Kalp hastalığı olan kişilerin yaptığı ölümcül hata, sadece ilaç kullanmanın yeterli olduğunu düşünmeleridir. Ancak öyle değil. Doğru beslenmek, ilaç kullanmak kadar önemlidir. Uzmanlar, kalp hastalığı olan kişilerin diyetlerine aşağıdaki yiyecekleri dahil etmelerini önermektedir AVOKADO Avokado kalp ve damar hastalıkları riskini azaltmaya, hafızayı iyileştirmeye yardımcı olan çok miktarda çoklu doymamış yağ asitleri içeren bir meyvedir. Avokado, su-tuz metabolizmasını normalleştirir ve böylece tansiyonu düşürür. Avokado bakır kansızlıkla savaşır, E, ​​B6, B2, C vitaminleri, demir hemoglobini artırır, enzimler vitaminlerin emilimini destekler ve potasyum stresle savaşmaya yardımcı olur gibi bir dizi vitamin ve mineral içerir. Düzenli avokado tüketimi sonucunda kötü kolesterol seviyesi düşer ve iyi kolesterol seviyesi yükselir. Avokadonun salatalarda çiğ olarak, portakal ve limon gibi diğer sebze ve meyvelerle karıştırılarak tüketilmesi tavsiye edilir. Yumurta ve peynir ile kendinize sağlıklı ve lezzetli bir atıştırmalık da hazırlayabilirsiniz. MUZ Muz potasyumun en iyi kaynaklarından biridir. Potasyum, yüksek tansiyonla savaşmaya yardımcı olur ve kalp krizi ve felç riskini azaltır. Potasyum sinir sistemi üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir ve ayrıca damarda biriken kolesterol plaklarını azaltır. Ek olarak, muzlar hemoglobin seviyelerini normalleştirir. Muzlarda bulunan önemli miktarda magnezyum, potasyum emilimine katkıda bulunur. GREYFURT VE LİMON Greyfurtu oluşturan glikozitler, ateroskleroza aktif olarak direnir, kalp kası ve sindirim organlarının çalışmasını uyarır. Greyfurt suyu ve posası iyi susuzluk gidericilerdir. Kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi için haftada 2-3 greyfurt tüketimi, tercihen kahvaltıda önerilmektedir. Salatalara da greyfurt eklenebilir. Greyfurt, dolaşım sistemini güçlendiren, kan damarlarının elastikiyetini artıran ve C vitamininin etkisini büyük ölçüde artıran D ve B1 vitaminlerini içerir. Ayrıca greyfurt tansiyonu ve kolesterolü düşürür, karaciğeri ve sindirimi normalleştirir, metabolizmayı iyileştirir ve yorgunluğu giderir. Lif, pektin, karoten, potasyum ve C vitamini içeren limon da kalp kasını güçlendirir ve kan damarlarını temizler. ELMA Elmalar tüm vücut üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Günde en az bir elma yenilmesi tavsiye edilir. Elmalar birçok farklı etkiye sahiptir - Kalp ve damar hastalıklarının önlenmesi, - Kan kolesterol seviyelerini düşürmek, - Kanser geliştirme riskini azaltmak, - Tansiyon seviyelerinin normalleşmesi, - Sindirim sisteminin doğru çalışması, - Cücudu temizlemek, - Üriner sistemin aktivitesi, - Asit-baz dengesinin normalleşmesi. NAR Nar, kalp hastalığı için en iyi besinlerden biridir. Nar taze ve meyve suyu şeklinde tüketilebilir günde 200 ml taze sıkılmış nar suyu içilmesi tavsiye edilir. Nar kanı sulandırır, kolesterolü düşürür, kardiyovasküler hastalıkların ve prostat kanserinin gelişimine direnir ve pelviste kan dolaşımını iyileştirir. KETEN TOHUMU ve YULAF Tahıllar vücutta kolesterol emilimini önler ve ateroskleroz ve koroner kalp hastalığına karşı mücadelede iyi bir yardımcıdır. Yulaf ezmesi çok miktarda faydalı omega 3 asitleri ve potasyum içerir. Omega 3 içeriği rekortmeni olan keten tohumu, kalp ve damar hastalıklarına karşı en güçlü besinlerden biridir. Yemeklere ve salatalara keten tohumu eklenebilir. BALIK Doğal omega 3 kaynakları somon, uskumru ve sardalya gibi yağlı balıklardır. Bu balıklar haftada 2-3 kez yenilmelidir. Düzenli yağlı balık tüketimi ile yüksek tansiyonu hayatınızdan çıkarabilirsiniz. Bu balıklardan alınan omega 3, kanın pıhtılaşmasını düzenlemeye yardımcı olur ve kalp krizi riskini azaltır. KURU BAKLAGİLLER Fasulye gibi kuru baklagiller protein, demir, potasyum, lif ve folik asit içerir. Ek olarak kuru baklagiller hipertansiyonun önlenmesi için çok yararlı olan çeşitli flavonoid türleri içerir. Herhangi bir garnitürün yerini alabilirler. KURU YEMİŞLER Kuru yemişler kalsiyum, magnezyum, potasyum, çinko ve daha fazlasını içerir. Kuru yemişlerde bulunan lif ve E vitamini, kötü kolesterolü düşürür ve damar tıkanıklığını önler, kalp krizi ve felçlere karşı korur. Fındık ve badem, iyi kolesterolü artıran ve kötü kolesterol seviyelerini düşüren tekli doymamış yağlar ve omega 3 asitleri içerir. SARIMSAK Sarımsak hipertansiyonla savaşır ve damar sağlığını geliştirir. Sarımsak 60'tan fazla besin içerir. MEYVELER Meyveler sağlıklı, besleyicidir ve yaşlanma sürecini yavaşlatır. Kalp fonksiyonunu iyileştirir ve şişliği giderir. Meyveler fazla sıvıyı ve magnezyumu vücuttan uzaklaştırır, ayrıca kan damarlarını genişletir ve tansiyonu düşürür. Bazı meyvelerin içerikleri şu şekildedir Çilek C, K vitaminleri, folik asit, pektinler, tokoferol, manganez, demir, potasyum, bakır, çinko ve iyot içerir. Kiraz C, B2, B6 vitaminleri, potasyum, magnezyum, flor ve demir içerir. Kuş üzümü Kan pıhtılaşmasını düzenleyen ve kalp krizini önleyen oksikumarin içerir. Ahududu Organik asitler, pektin, tanenler, C, B1, B2, iyot, folik asit, karoten, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor ve demir içerir. BİTTER ÇİKOLATA Bitter çikolata kardiyovasküler sistemi güçlendirir, tansiyonu ve kan kolesterol seviyelerini düşürür. Normal çikolatanın bir faydası yoktur, kalorisi yüksektir ve kilo alımına neden olabilir. Çikolata alırken eklenmiş şeker içermeyenleri ve en az yüzde 70 kakao içerenleri tercih edin. Unutmayın, kalp hastalığı için yeterli tedavi sadece ilaç tedavisini değil, doğru beslenmeyi de içerir. Doğru beslenme, fiziksel aktivite ve kötü alışkanlıklardan vazgeçme kombinasyonu, sağlıklı ve uzun ömürlü olmanın anahtarıdır.

dolaşım sistemi hastalıkları bitkisel tedavi