VeKelâm Allah’ın kendisiydi. 2 Kelâm ezelden beri Allah’la birlikteydi. 3 Allah her şeyi Kelâm’ı vasıtasıyla yarattı. Allah’ın Kelâmı vasıtasıyla yaratılmamış. Hiçbir şey yoktur. 4 Kelâm hayatın kaynağıdır, Bu hayat bütün insanlara nur oldu. 5 Nur [2] Sûredebaşlıca, Allah’ın nimetleri, birliğini ve kudretini gösteren kainat delilleri ve günahkârların kıyamette karşılaşacakları korku ve şiddet konu edilmektedir. Mekke döneminde inmiştir. 96 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-vâkı’a” kelimesinden almıştır. Vâkı’a, gerçekleşen, meydana gelen Onlarıncanı inkarcılarınkinin tam tersine, hiç acı çekmeden "yumuşakça" alınır. (Naziat Suresi, 2) Allah'ın bir ayetinde bildirdiğine göre melekler, ölüm anında müminleri selamlar ve onlara cennet müjdesini verirler: Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. Eyiman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Kuran’a göre gökler ve yerler bitişik iken, Allah aralarını büyük bir patlama (Bing Bang) ile ayırdı. Büyük patlamadan sonra yüce Allah bulutsu kütle haline gelen (sedim) göğe ve yere, çekim kanununa göre yerlerinizi alınız emrini verdi. Bu olaydan sonra evren devamlı bir şekilde merkezden dışa doğru genişlemekte-dir. Vay Tiền Online Chuyển Khoản Ngay. وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”Bi’setten önce Hz. Hatice Zeyd ibni Haris’i satın almış ve sonradan onu Peygamber efendimize bağışlamıştır. Peygamber efendimiz de onu azat etmiş, ancak kavmi onu dışladığından peygamberimiz ona adını bağışlamış ve evlatlık olarak almıştır. Zeyd’in dışlanma olayı ise şöyle gerçekleşmiştirPeygamber efendimiz Zeyd’i azat edince ona azat olduğunu ve nereye gitmek istiyorsa gidebileceğini söyler. Zeyd babasının yanına gitmeyerek Peygamber’in yanında kalmayı tercih eder. Zeyd’in babası Zeyd’in Peygamberi seçtiğini görünce rahatsız olur ve orada insanlara şöyle der “Ey insanlar! Tanıklık edin ki bu andan itibaren Zeyd benim oğlum değildir.” Allah Resulü, Zeyd’in babasının Zeyd’i bu şekilde dışladığını görünce şöyle buyurur “Ey insanlar! Biliniz ki Zeyd benim oğlumdur. O günden sonra Zeyd’i “Zeyd ibn Muhammed” olarak anmaya diniyle birlikte Zeyd öncü ve ihlaslı Müslümanlardan biri olmuş ve Müslümanlar arasında seçkin bir konuma kavuşmuştur. Sonradan Mute savaşında İslam ordusunun komutanlığını yaptığı sırada şehadet şerbetini Zeyd’i evlendirme kararı aldığında halasının kızı olan Zeyneb’i onun için istedi, ancak Zeynep ilk önce Peygamberin onu kendisi için istediğini sanarak çok sevinmiş, ama sonradan Zeyd için istediğini anlayınca çok rahatsız olmuş ve kabul etmemiştir. Zeyneb’in kardeşi Abdullah’ta bu evliliğe şiddetle karşı burada bu ayet inmiş ve Zeynep ve Abdullah gibiler uyarılarak Allah ve Resulü bir karar aldığında hiç kimsenin onlara itiraz etme hakkının olmadığı söylenmiştir. Onlar bu ayeti görünce Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kabul etmişlerdir. elbette birazdan göreceğiniz gibi bu evlilik sıradan bir evlilik değildi, bilakis cahiliye geleneklerinden bir adetin kırılması için bir mukaddimeydi. Zira cahiliyet döneminde eşraftan olan çok önemli bir kızın, yüce insani şahsiyet sahibi de olsa bir köleyle evlenmesi söz konusu bile değildi.Ancak gerçekleşen bu evlilikten kısa bir süre sonra eşler arası uyumsuzluklar baş göstermiş ve iş boşanmayla sonuçlanmıştır. Her ne kadar Hz. Peygamber evliliğin bitmesine karşı da çıksa bu evlilik boşanmayla son bulmuştur… sonra Allah, peygamberin Zeynep’le evlenme emrini vermiştir. Bu olayın aslı bu şekildedir ve buraya kadar hiçbir sorun bulunmamaktadır ancak “Resûlüm! Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde o kadınlarla evlenmek isterlerse müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.” Bu ayetle birlikte tartışmalar baş göstermiştir. Bazı İslam müfessirlerinin dini kavrayamadan dini tefsir etmeye kalkmaları bazı sorunlar doğurmuştur; şöyle ki ayette geçen bazı tabirlerin açıklamasını yapamadıklarından İslam düşmanlarının ellerine bazı bahaneler vermişlerdir. Halbuki ayette geçen karineler ve ayetlerin nüzul sebebine bakıldığında olay gayet açıktır. İslam düşmanları bu konuyu gündeme getirip insanların kafasını karıştırıp, şüpheye düşürmek için bazı efsaneler uydurmuşlardır. O efsanelerden biri şudurBir gün Peygamber Zeyd’in evine giderek onu dışarıya çağırdı. Ancak Zeyd evde yoktu, o sırada rüzgar eserek kapının önündeki perdeyi açtı ve peygamber Zeyneb’i perde arkasından gördü. Çünkü Zeynep çok güzel ve çekici bir kadın olduğundan o güne kadar onun gibi çekici ve güzel birini görmeyen Hz. Muhammed onun etkisinde kalarak ona gizlice içten aşık oldu!!Zeyd eve gelince Zeynep olayı ona anlattı. Zeyd Peygamberin Zeyneb’e aşık olduğunu anlayınca onu boşadı ve Hz. Muhammed onunla evlendi. Sözüm ona bazı Sünni müfessirler uydurulan bu efsanede peygamberin makamına bir leke gelmesin diye bazı açıklamalarda bulunmuşlardır şöyle ki Peygamber de diğer insanlar gibi bir beşerdir. Beşer olduğu için de aşık olabilir. Aşık olmakta fıtri ve doğal bir eğilim olduğundan hiçbir insan bu durumdan müstesna değildir. Dolayısıyla peygamberin aşık olması gayet doğal bir durumdur!!! Bu sözleri sarf edenlerin ne kadar gaflette oldukları açıktır. Çünkü bu kişiler ilahi terbiye ve eğitim kuvvesini içsel ve doğal kuvveden daha aşağı olarak görmüşlerdir. Halbuki ilahi terbiye ve eğitim kuvvesi tüm kuvvelere egemen ve hakimdir. İkinci olarak bu farz altında Peygamberi neden aşkını gizliyorsun diye kınamanın bir anlamı olmazdı. Çünkü bu sözün anlamı şu olurdu Senin Zeyd’in namusu ve eşi Zeyneb’e karşı olan aşkını izhar etmen gerekiyordu, neden izhar edip açıklamadın? Bu sözün saçmalığı güneş gibi aydındır. Çünkü sıradan bir insan için bile başkalarının namusu hakkında böyle şeyler konuşması ve onları aklından geçirmesi düşünülemez kaldı ki bahsi edilen “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen kainatın efendisi tüm peygamberlerin en üstün efsanenin yalan, temelsiz ve esasının olmadığını anlamak için Zeyneb’in kim olduğuna ve Zeyd’le nasıl evlendiğine bakmamız yeterlidir. Önceden de belirttiğimiz gibi Zeynep Abdulmuttalib’in kızı Amime’nin kızıydı, yani Peygamberin halasının kızıydı. Zeynep Peygamberle yakın akraba olduğundan ona her zaman çok yakın olmuş ve onun yanında büyümüştür. Zeynep çocukluğunu ve gençliğini Peygamberin yanında geçirmiştir. Dolayısıyla peygamber Zeyneb’i her zaman görür ve konuşurdu. Bu da unutulmamalıdır ki o dönemlerde daha hicap farz olmamıştı. Yani Peygamber Zeyneb’i fazlasıyla görmüş ve müşahede etmiştir. Eğer iddia edildiği gibiydiyse neden o dönemler Zeyneb’in güzelliğine vurulmamış ve ona tutulmamıştı da aradan bunca zaman geçtikten ve bu olaylar yaşandıktan sonra onunla evlendi? Eğer peygamber Zeynep’le evlenmek isteseydi, onun için hiçbir engel bulunmamaktaydı. Bilakis bu evlilik Zeynep ve ailesi için bir iftihar ve şeref olurdu. Çünkü peygamberle evlenmek Müslümanlar için bir onur ve izzet sayılmaktaydı. Güzellik peşinde olan birisi için bu bulunmaz bir fırsattı. İslam düşmanlarının peygamberin çok kadınla evlilik yaptığını ve dolayısıyla nefsine düşkün biri olduğu iftiralarının doğru olmadığına en büyük kanıttır aslında bu olay. Şöyle ki nefsine düşkün biri peygamberlik konumundan yararlanır ve daha ilk günden onun gibi güzel birine sahip olurdu. Onunla başka birini evlendirecek sonra aralarında sorunlar başlayıp boşanmak zorunda kaldıktan sonra evlenmesinin hiçbir anlamı yoktur… sadece bunu bilmemiz bile bu efsanenin ne kadar sahte ve uydurma olduğunu ortaya Zeyd, eşini boşamak için defalarca Resulullah’ın yanına gelmiş, ancak Allah Resulü her defasında ona nasihat ederek eşini boşamamasını istemişti. Başka bir nokta yine ayette evliliğin hikmetini açıklamış ve şöyle buyurmuştur biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde o kadınlarla evlenmek isterlerse müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.”Öte yandan ayette de belirtildiği gibi Allah Resulü bu evlilikten korkup endişe ediyordu. Ancak Allah Resulü insanların sözlerinden çekinmeyerek sadece ilahi vazifesine amel etmeli ve kutsal görevini yerine getirmelidir. Her ne kadar ilahi hükümleri kavrayamamış insanlar küçük düşürücü laflar da etse, münafıklar peygamberin makamını karalamak için efsaneler de uydursalar bu olay gerçekleşmelidir. Ve bu olay gerçekten ilahi hükümlerin gerçekleşmesi ve batıl geleneklerin kırılması için Peygambere çok ağır bir bedel ödetmiş ve halen de bu tür iftiralarla bedel ödetmektedir. ancak peygamberler ilahi hükümlerin gerçekleşmesi için bazen bu tür ağır bedeller ödeyerek fedakarlıklarda bulunmaktadırlar. İnsanların bu tür itham ve iftiralarına katlanmak herkesin harcı değildir. Evet, eğer peygamber Zeyneb’i hiç görmemiş onu hiç tanımamış olsaydı, Zeyneb’in peygamberle evlenmeye temayülü olmasaydı peygamberlik makamını gözetmeden ve Zeyd’de eşini boşamak istemeseydi o zaman bu iftira ve töhmetin bir yeri olabilirdi. Zeynep, Zeyd’le nasıl evlendi?Önceden de bahsettiğimiz gibi Zeyd, Peygamberin azatlığı ve evlatlığıydı. İslam dinini Hz. Ali ve Hz. Hatice’den sonra kabul eden üçüncü kişiydi. Peygamberimiz Zeyd’i sever ve onun daha seçkin olması ve konumunun artması için Haşimoğlulları ile bir bağ kurulmasını istemiştir. Böylelikle Müslümanlar bilecekler ki mümin bir erkeğin dengi mümin bir kadındır. İman ettikten sonra artık soy ve nesepten kaynaklanan övünmenin hiç bir değeri de belirttiğimiz gibi Zeynep ve kardeşi ilk önce bu evliliğe karşı çıkmıştı. Hatta Zeynep ilk önce kendisini isteyenin peygamberin kendisi olduğunu düşünmüş ve çok sevinmişti. Eğer İslam düşmanlarının iddia ettikleri gibiyse neden peygamber o sırada onunla evlenmedi. Kızın kendisi istiyor, aile istiyor ve ayrıca peygamberlik makamının da etkisiyle istediği an bu işi yapabilirdi. Ancak Allah Resulü onunla evlenmek istemiyor, tam tersi kızın kendisi onunla evlenmek istiyor, ama Resulullah Zeyd’e istediğini belirtiyor. Böylelikle Allah Teala tarafından gelen vahiyle bu işin Allah’ın emri olduğu anlaşıldığından Zeynep bu evliliği onaylıyor. İslam’ı anlamamış bazı Sünni alimlerle, İslam düşmanlarının uydurduğu bu efsanenin ne kadar da içi boş olduğu anlaşılmaktadır. Peygamberin azatlığı ve evlatlığı olan Zeyd’le halasının kızı Zeynep evlendiler, ancak Zeynep bu evliliğe Resulullah’ın hoşnutluğu için razı olduğundan fazla dayanamamış ve asalet ve eşraflık duygusundan vazgeçememiştir. Çünkü Zeynep Arap soyunun en şerefli ailesi olan Haşimoğullarından ve Resulullah’a en yakın biri Zeyd ise bunların evinde onlara hizmet eden bir azatlı köle!Zeyd, mümin ve alçak gönüllü biri olmasına rağmen Zeyneb’in tavırlarına dayanamayarak Resulullah’a şikayet etmiş, ancak Allah Resulü ona sabırlı olmasını ve tahammül etmesini söylemişti. Çünkü kendini beğenmişlik ve tekebbür sıfatını yenmek kolay değildi ve zamana bırakılması gerekmekteydi. Ama artık Zeyd’in dayanma gücü kalmamış ve tahammül edemeyecek duruma gelmişti. Peygamberi babası gibi gördüğünden ve saygı duyduğundan onun huzuruna gitmiş ve sabrının bittiğini söylemiştir. Ama peygamber yine eşine sabret der!Zaman geçmiş artık sabırlar tükenmiş ve karşılıklı geçimsizlik zirveye çıkmıştır. Sonunda Hz. Peygambere vahiy gelmiştir, ancak vahiyde Allah, peygamberinden Zeyneb’le evlenmesini istemektedir. Buda peygamberi söylentiler çıkar korkusuyla endişelendirmektedir. Bundan dolayı bunu içine atarak saklamayı yeğler... Sonra Zeyd, peygamberin yanına gelir ve evliliklerinin artık dayanılmaz hal aldığını ve karşılıklı olarak boşanma kararı aldıklarını açıklar. İşte o sırada peygamber içinde sakladığı şeyi açığa vurarak Allah’ın emrini icra etmeye koyulur “Resûlüm! Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye Zeyd’e Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde o kadınlarla evlenmek isterlerse müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.”Allah Teala, olayın birinci aşaması olan eşraftan olan güzel bir kızla fakir bir azatlığın evlenme tabusunu yıktıktan sonra ikinci aşamaya geçerek cahiliye adetlerinden bir diğeri olan üvey oğul konusunun İslam’a göre şekillenmesini istemiştir. Çünkü Arap geleneklerinde üvey evlat normal evlatla aynı kabul ediliyordu. Birini evlatlık olarak aldıklarında artık o çocuğun gerçek babasından bağı kesilir ve üvey babasına nispet verilirdi. Bu da gerçek babasına açık bir zulümdü. Allah Teala bu ayette bu konuya değinerek şöyle buyurmuştur“Allah, evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız gibi kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla söylediğiniz fakat gerçekliği olmayan sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir. Ahzap Suresi, 5”Üvey evlatlar babalıklarına nispet verildikleri için kendi öz çocuklarına haram bildikleri şeyleri onlar içinde haram görüyorlardı. Allah Teala, Arap cahiliye geleneklerini o güne kadar bir bir ortadan kaldırıp ilahi hükümleri yerleştirdiği gibi bu konuyu da artık kapatıp ilahileştirmeyi istemekteydi. Ve dolayısıyla böyle zorlu bir görevi yine bizzat elçisine sunarak örnek olarak bizzat onun bu işi yapmasını isteyecekti ki artık başkaları için bir bahane ve özür kalmamış olsun. zaten peygamberliğe seçilenlerin en bariz özelliklerinden biri topluma yerleşmiş ilahi olmayan geleneklerin ortadan kaldırılma gibi zor işleri bizzat üstlenmeleridir. Bundan dolayı peygamberlik makamı kadar zor ve sıkıntılı bir iş yoktur. Zeyd, Zeynep’den ilişiğini kesince boşayınca biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde o kadınlarla evlenmek isterlerse müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.”Peygamber efendimizin Zeynep’le evlenme macerası anlatıldığı gibi gerçekleşmiştir. İslam ve peygamber düşmanlarının Peygamber ve Ehlibeyti’nin konumlarını sarsacak, onları küçük düşürmeye yeltendikleri bu tür karalama ve efsaneler her zaman olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Biz Müslümanlara düşen, bu tür iftira ve töhmetleri tespit edip zamanında onlara cevap vermektir. Bu olaydan sonra Zeynep, Peygamberin eşi olarak onun evine yerleşti. Zeynep bu evlilikten her zaman onur duyarak şöyle diyordu “Allah, beni peygamberin eşi olarak seçti ve Müslümanların devamlı okuduğu hiçbir zaman değişmeyecek benim için ayetler indirdi.” Zeyneb’in amcaları da bu evlilikten onur duyarak kendilerinden iftihar ediyorlardı. Halkla konuştuklarında şöyle diyorlardı “Aranızda Allah’ın yedi göğün üzerinde Peygamberiyle evlendirdiği bir kadın daha var mı?!”Zeyneb’in ahlaki yapısına bakacak olursak, peygamberimizin Hz. Hatice validemizden sonraki ikinci derecedeki en üstün eşiydi. Fakir ve ihtiyaç sahiplerine her zaman yardım eder ve infakta bulunurdu. Allah’ın, Zeyneb’in ailesine sonradan ona kalmıştır verdiği servet devamlı artmış ve çoğalmıştır. Bu zenginliğe rağmen Zeynep hasır örerek onu satar ve sadaka olarak verirdi. Bir gün peygamber efendimiz eşleriyle birlikte oturduğu sırada şöyle buyurmuştur “Elleri uzun olan herkesten daha erken bana kavuşacaktır.” Bu sözü ilk etapta anlamayanlar ellerini ölçmeye hangisinin daha uzun olduğunu incelemeye çalışmışlardı. Ancak sonradan peygamberin kastının o olmadığı anlaşılmıştı. Allah Resulününün kastı kim Allah yolunda daha çok bağış ve ihsanda bulunursa bana daha erken kavuşacaktır idi. Peygamber efendimizin eşleri arasında Hz. Hatice’den sonra Hz. Hatice peygamberimizden çok daha önce vefat etmişti Zeynep’ten daha fazla Allah yolunda sadaka, ihsan ve bağışta bulunan yoktu. Peygamber efendimiz vefat ettikten sonra ilk ölen eşi Hz. Zeynep olmuştur. Böylelikle peygamberimizin bir başka mucizesi de gerçekleşmişti. Zeyneb’in kendisinden sonra ölecek ilk eşi olmasını bilmiş, hem de Zeyneb’in cömertliğini ve üstünlüğünü açıklamıştır. MEZHEPLERİN ORTAYA ÇIKIŞI Peygamberimiz hayatta iken, Müslümanlar İslam’ın hükümlerini anlamada karşılaştıkları zorlukları Peygamberimize soruyor, Peygamberimiz bu konularda gerekli açıklamaları yapıyor, yanlış anlamaları düzeltiyor, bizzat kendisi uygulamasını yaparak doğrusunu gösteriyordu. Ayrıca Müslümanlar arasında çıkan her türlü ticari, ekonomik, ilmi, kavmi, nefsi anlaşmazlıkları da çözümlüyordu. Peygamberimizin vefatından sonra bu imkan ortadan kalktı. Artık Müslümanlar problemlerini çözebilmek, İslam’ı anlamada ve yaşamada karşılaştıkları güçlükleri giderebilmek için güvendikleri bir alime gidiyor ve bu alimler bazı hususlarda farklı cevaplar veriyordu. Farklı cevaplar farklı anlayışların oluşmasına neden oluyordu. Bu anlayışlar zamanla sistemleşerek mezhep adını almıştır. Mezheplerin oluşumunda İslam’ın hükümlerini anlamaktan doğan farlılıkların yanında ağırlıklı neden siyasi nedenlerdir. Müslümanlar arasında ortaya çıkan siyasi ayrılıklar sonucu ortaya çıkan farklı yapılanmalar da zamanla kendi inanç ve fikri sistemlerini kurarak mezhep adını almıştır. MEZHEP ÇEŞİTLERİ 1 İtikadî Mezhebler İnanç esaslarının açıklanması hususunda, Kur’an’daki muhkem hüküm ifade eden anlamı açık ayetler ve müteşabih birden fazla anlama gelebilen ayetlerin izah edilmesi, kulların fiilleri, Allah’ın sıfatları ve fiillleri gibi hususlardaki farklı anlayışların sonucu ortaya çıkmıştır. Mesela; Maturidi, Eş’ari, Mutezile, Cebriyye gibi. 2 Siyasî Mezhebler Hilafet devlet başkanı seçimi meselesi hususunda, halifenin seçimle veya tayinle belirlenmesi gibi ihtilafların sonucu ortaya çıkmıştır. Mesela; Haricilik, Ehl-i sünnet, Şiilik. 3 Fıkhî Mezhebler İbadetler, İnsan - Allah, insan - insan, insan - toplum, insan - tabiat, İnsan - devlet ilişkileri, ceza, miras, evlenme, boşanma gibi gerek ferdi gerekse toplumsal hayatla ilgili hüükmlerin açıklanmasından doğan farklılıklar sonucu ortaya çıkmıştır. Mesela; Hanefi, Maliki, Şafi, Hanbeli, Caferi mezhebleri gibi. Bu sınıflandırma yapılırken mezheblerin öne çıkan düşünceleri esas alınımştır. Yoksa siyasi, itikadi, fıkhi içeriği olan mezhebler olduğu gibi hem siyasi hem itikadi, hem i’tikadi hem fıkhi yönü olan mezhebler de vardır. Mesela; Hanefi mezhebi hem itikadi hem fıkhi mezhebdir; fakat fıkhi yönü daha ön plana çıkmıştır. Aynı şekilde şii mezhebi siyasi çıkışlı olmasına karşın fıkhi yönü de olan bir mezhebdir. NEDEN BU KADAR ÇOK MEZHEP VAR? - SEBEPLER - 1 Arap ırkçılığı; Mesela; Arapların başka ırklara üstün olduğu inancı, devlet başkanının Arapların kureyş kabilesinden veya en azından Araplardan olması gerektiği inancı gibi İslam dinine ters düşen anlayışlar. Haklı olarak Arap olmayan müslümanlar bu anlayışı reddetmişlerdir. Peygamberimizin bu konudaki hadisi çok ibret vericidir. “Allah’ın dinine göre hükmettiği sürece başınıza zenci köle bile geçse ona itaat ediniz.” Görülüyor ki, müslümanların başkanlarına itaat etmesi ırkına göre değil; Allah’ın dinine göre hükmetmesine bağlıdır. 2 Hilafet anlaşmazlığı; Ümmetin büyük çoğunluğu devlet başkanının seçim ve istişare yoluyla seçilmesini savunurken, bir kısmı tayin usulünü benimsemiştir. Ayrıca ümmetin çoğunluğu halifenin müslümanların başkanı olduğunu savunurken, bir kısmı halifenin Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olduğunu savunmuştur. 3 Eski din ve medeniyetlerle temas Yeni müslüman olanların eski inanç ve geleneklerini yeni dine sokmaları sonucu ortaya çıkan farklı inanç ve ibadet biçimlerinin ortaya çıkardığı problemler. 4 Eski yunan filozoflarının eserlerinin Arapça'ya çevrilmesi ile müslümanların inanç, düşünce ve yaşayışlarında ortaya çıkan farklılıklar. Bir kısım müslümanlar yeni öğrendikleri bilimlerin kendine has metodlarını kullanarak Kur’an’a yaklaşmış, farklı yorumların ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. 5 İslam alimlerinin felsefik ve gaybla alakalı konularda akıl yürütmesi de farklı yorumların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Allah Tealâ´mn sıfatlarının, zatının aynı­sı mıdır yoksa, ondan başka bir şey midir ? Kelam, Allah Tealâ´mn sıfatı mıdır ? Kur´an-ı Kerim mahluk mudur? Kul, yaptığı işleri bir zorlama netice­sinde mi yapar yoksa kendi iradesiyle mi yapar? Büyük günah iş­leyenin durumu nedir? 6Metod farklılığı Kur’an-ı Kerim’den ve peygamberimizin sünnetinden hüküm çıkarmada takip edilen metodların farklı olması da değişik yorumların oluşmasına neden olmuştur. 7Hadislere ve sünnete şüpheyle yaklaşılması Son dönemde kuvvetlenen bir islami yaklaşımdır. a- Hadisi red edenlerin görüşleri En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul Said El-Hudri rivayet edilmiştir “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33 Darimi’deki hadis ise şöyledir “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”Darimi, es-Sünen El Hatib’teki hadis şöyledirEbu Hureyreden “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler sözler dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” El Hatib, Takyid, sayfa 33 Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11 Ebu Said El-Hudri öğrendiğimize göre, bu sahabi Hadis yazmak için efendimiz izin istemiş, fakat o bu izni vermekten çekinmiştir.takyidul ilim,hatip el bağdadi,s32 Bir başka olay Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh'den rivâyet edilmektedir Sıhhati husûsunda, büyük muhaddis Zehebî'nin ihtiyatı tercih ettiği ve hatta "sahîh değil" dediği rivâyeti Hz. Aişe radıyallahu anhiye nakleder "Babam Resûlullah aleyhisselâtu vesselâm'dan 500 kadar hadîs yazmıştı. Bir gece hiç uyuyamadı ve yatakta döndü durdu. Bu duruma üzülerek "Babacığım, sana yapılan bir şikâyet veya ulaşan bir haber yüzünden mi uyuyamadın?" dedim. Sabah olunca "Kızım, yanındaki hadîsi getir" dedi. Ben de getirdim. Ateş yaktırdı ve hepsini yaktı. b -Hadisi ve sünneti savunanların görüşleri Şu rivayette çok mühimdir. Sahabenin büyüklerinden İmran bin Hasıyn ashabıyla sohbet ediyordu. Bir adam "ya Eba Nuceyd, siz bize bir takım hadisler rivayetler ediyorsunuz. Biz onları Kur'an'da bulamıyoruz. Bize Kur'an'dan konuşun" dedi. İmran şiddetle kızdı ve "Ey Ahmak adam, sen Kur'an'ı okudun mu? Adam "evet" dedi. İmran "öyleyse Kur'an'da yatsının 4 rekat, Akşamın 3 rekat, ikindinin 4 rekat, öğlenin 4 rekat olduğunu buldun mu?" der. Adam "Hayır" imran "0 zaman kimden aldınız, bizden almadınızmı?" buyurur. "Bizde Rasulullahtan aldık"der. Kur'anda 40 ta 1 zekat, şu kadar dirhemden şu kadarı diye bir şey yazılımı?" Adam "Hayır" der. "Bunu bizden almadınızmı?" Biz de Rasulullah aldık. Yine Kur'an'da "Kabeyi tavaf ediniz" hacc-29 buyurulur. Bunun yedi defa olduğunu nerden aldınız. Ama siz "Rasul size ne verdiyse alın, neden nehyettiyse sakının" hasr-7 ayetini işittiniz değil mi? Biz bütün bunları Rasulullah aldık. Sonra İmran ellerini kenetleyerek "Ey insanlar! Rivayet ettiğimiz hadisleri alınız ve uyunuz. Uymazsanız vallahi sapıtırsınız"el fakih vel mutefeggih,hatip, 1/67 dedi. Şu rivayette önemli İmam Ebu Hanife hadis dersi yapıyordu. Bir adam gelerek "Bırak şu hadisleri ey imam. Bize Kur'an oku,dedi." İmam şiddetle tepki gösterdi ve "Şayet sünnet olmasaydı, bizden kimse Kur'an'ı anlayamazdı." Sonra adama "Maymun etinin haramiyetine dair Kur'an'dan delilin varmı?" Adam mat olmuş ağzı açık kalmıştı. 8 Rey ve içtihadı kabul ve reddedenler Bazıları açık omayan konularda fikir beyan etmeyi uygun görürüken diğerleri bunun tersini savunmuştur. a- Rey ehli Reyi savunanlarnin görüşleri Ebu Davud ve Tirmizi rivayet ettiler Peygam­ber sav Muazı Yemen'e gönderdiğinde ona şöyle dedi _ Ne ile hükme­deceksin? Muaz _ Allah'ın kitabıyla. Resulullah sav _ Eğer onda bulamazsan? Muaz _ Resulullah'm sünnetiyle. Peygamber sav _ Eğer on­da da bulamazsan? Muaz _ O zaman reyimle hükmederim dedi. Hz Muaz'm cevabından Resulullah sav efendimiz çok memnun kalmış ve Allah'a hamd etmiştir. Rey ancak Kur'an da ve Hz Muhammed sav'in sünnetinde bulunan bir şeyi görebilecek göze sahip olan ha­zık, mahir alimler üçbeş kitap okuyup kendini alim sananlar için değil. Peygamberimiz döneminde rey ve içtihat Hendek harbinden sonra Beni Kurayza üzerine yü­rüme emrini veren Hz Peygamber sav ashaba " Bu gün ikindi nama­zını Beni Kurayza'da kılacaksınız" diye ilan ettirmiştir. İçlerinden ba­zıları bu emirle süratli hareket edilmesi gerektiğinin kasdedildiği dü­şüncesiyle namazlarını yolda kıldılar. Bazıları da bu emre aynen ria­yet ederek Beni Kurayza'ya varıp namazlarını öyle kıldılar. Sonuçta her iki gurubun yaptığı da tasvip gördü. İşte taraflar burada kendi ictihadlarma göre hüküm verip hareket etmiş olmaktadırlar. Resulullah sav vahyi ilahi bulunmayan bazı meselelerde ictihadda bulunurdu ve ashabı kiram ile müşaverede bulunurdu. Mese­la Bedir gazvesinde esirlerin birer bedel mukabilinde bırakılıp bıra­kılmaması konusundaki ashabı güzin ile meşverette Ebu Bekir esirlerin bedel mukabilinde kabul ederek bu hususta Hz Resulü Ekrem'e bir fikirde bulunmuştu. Hz Ömer ise Müslümanların varlığına katlde bulunmuş olan bu düşmanların öldürülmeleri görüşündeydi. Diğer ashabı güzinin bir kısmı Hz Ebu Bekir'in, diğer bir kısmı da Hz Ömer'in görüşüne katılmışlardı. Aynı bu şekilde Resulullah sav'den sonrada ashabı güzin ara­sında bir kısım meselelerde ihtilaf olmuştur. Zira Nebiyyi Zişanın bı­raktığı mallarda veraset cereyan edip etmeyeceği ve boşanmış ve ko­caları ölmüş kadınların ne kadar iddet bekleyecekleri hususunda ih­tilaf etmişlerdir. b- Rey ve içtihada karşı çıkan hadis ehlinin görüşleri Özellikle ilk dönemlerde mezhep imamları arasında rey konusunda sert tartışmalar karşı çıkanlar kuranda bulunmayan meselelerin hadis ışığında çözümlenmesi gerektiğini savunmuştur. “Allah’ın emrine kim, niye karşı çıkmıştır?” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka emrine kim, niye karşı çıkmıştır?Cevap Allah İblise Hz. Adem’in önünde secde etmesini isteyince o kibirlenerek ben ateşten yaratıldım o ise topraktan ben daha üstünüm yalnızca sana secde ederim diyerek Rabbinin bu emrine karşı çıkmıştır.“6. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı Cevapları Dörtel Yayınları Sayfa 28” ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz. 2023 Ders Kitabı Cevapları ☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

allah ın emrini kim niye karşı çıkmıştır